Mermere adını veren ada
Yalnız Ayasofya'nın değil, Romalıların medarıiftiharı Pompei'nin yapılarını bile süsleyen antik Marmara mermerinin çıkarıldığı ocaklarda bugün kullanılan ilerlemiş teknoloji, adanın kuzey yamacının tamamıyla oyulmasına yol açtı ve bu madencilik gittikçe hızlanıyor. Özellikle hamamlarımızı donatan, dünyada bir marka niteliği taşıyan Marmara mermeri dışında dolomit ve kuvars
ocakları da sahiplerinin günbegün zenginleşmesine katkıda bulunurken, Saraylar kasabasının sakinleri ocak yerleşimi kasvetinden kurtulmaya çabalıyor, işçi aileleri çetin bir mücadele veriyor. Hem Karadeniz hem Akdeniz ikliminden etkilenen Marmara Adası'nın mikroklimasında çok özel bitkiler ve otlar yetişiyor oysa. Bir zamanlar balıkçılık, ticaret ve denizcilik sayesinde bölgeye hâkim olan Marmara Adalılar ise gittikçe azalan deniz kaynakları, gelir sağlayamayacak hale gelen zeytincilik ve bir türlü toparlanamayan turizm sektörüyle ayakta kalmaya çalışıyor. Antik çağlarda ormanlarında gezinen geyikler sayesinde Elafonessos adını da alan adanın bir fiyordunda, sonraki çağlarda denizden görülmeyen kalelerinde gizlenmiş Cenevizlilerin Doğu Roma İmparatorluğu'nun başkentine yönelmiş yelkenlileri yağmaladığı rivayet ediliyor. Tilki dışında ada tavşanı, kınalı keklik ve orman çulluğuna halen ev sahipliği yapan, granit taşlarıyla bezenmiş adanın İskoçya'ya benzer güney yamacında ise serbestçe gezinen at sürüleri bile görülebiliyor. Gökçeada'nın hayvancılık sektörü çökertilirken Avşa'yla Paşalimanı arasındaki Koyun Adası'na ucuza getirilen ve kendi başına yaşamlarını inatla sürdüren İmroz koyunlarını tüfekle vuranlar da yok değil. Bir aralar NATO'nun yerleştiği Marmara Adası'nın en yüksek tepesinden tüm Marmara denizine, mütemadiyen esen rüzgârlar elverdiğince kuşbakışı hâkim olmak mümkün.