Barla, Isparta ili,
Eğirdir ilçesine bağlı, Eğirdir'in 25 km kuzeybatısında, Eğirdir gölüne 18 km kıyı şeridi olan, 3.052 nüfuslu, 104 km² yüzölçümlü yerleşim yeri. yüzyılda kasabada para basıldığı kaynaklardan tespit edilmiştir. Antik coğrafyacı
Batlamyus tarafından bildirilen en eski adının ''Parlaistir. Antik kenti ilk arayan kişi
1833 yılında F.V.J Arundel olmuştur. Antik kentin yeri hakkı
nda çeşitli araştırmacılar farklı teklifler getirmiştir.
1914'ten itibaren aralıklarla
Mütareke yıllarına kadar Pamphylia ve Psidia'da kısa sürelerle incelemeler yapan B.Pace Barla'ya da uğramış ve buranın Parlais olduğunu ileri sürülmüştür. L.Lobert'in Eğirdir gölünün batısında Bedre köyü yakınında bulunan sınır yazıtı ve Barla'da bulunduğu yazıtlarla Barla'nın Parlais olduğu anlaşılmıştır. Barla'nın 1,5 km kuzey batısındaki yamaçta ve tepede akrapol olduğu düşünülmektedir. Bunu doğrulayan üç kil ineli ve Semerdam'lı bir kaya mezarı bulunmaktadır. Kasaba ve çevresi ağır bir tahribata uğraması sebebiyle kalıntıların taş yığınından öte bir bilgi vermesi imkânsızdır. Genç devir kalıntıları günümüze gelebilmiştir. Roma İmparatorluğundan kalan eserler bir Roma köprüsü ve iki kaya mezarıdır. Barla,
1376 yılında
Osmanlı yönetimine geçmiştir. Lozan mübadelesine kadar Rumlarla Türkler iç içe yaşamışlardır. Rumlardan kalan Aya Geogios kilisesi, Osmanlılardan kalan 2 köprü, Çeşnigir Paşa cami, iki hamam ve tarihi çeşmeler ile dört ulu çınar vardır. Kasaba
1953 yılında
belediye olmuştur. İlköğretim, sağlık ocağı, kütüphane, PTT, jandarma, TEİAŞ resmi kurumları mevcuttur. Su ürünleri kooperatifi ve Tarım Kredi Kooperatifi de kurulmuştur. Kasaba yedi mahalleden oluşmaktadır. Halkın geçim kaynakları tarım, özellikle
elma,
kiraz,
erik,
kayısı gibi meyveler ve hayvancılıktır. Balıkçılık ve sebzecilik te tercih edilir. Ayrıca ormanlık olan yerlerden
kerestelik
tomruk çıkarılmaktadır. Yaylaları ve suları meşhurdur. Tarımsal sulama amaçlı bir göletten Barla ve Bağören köyü müşterek faydalanmaktadır. Yazın turizm nedeniyle nüfus artar. Yabancı turistler 2.737 m yükseklikteki Barla Dağı, kilise ve eski eserlere, yerli turistler ise Eğirdir gölündeki Çamdağı ve Boyalı adalarına rağbet etmektedir. BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
Bediüzzaman Said Nursî, 1878'de Bitlis vilayetine bağlı Hizan ilçesi Nurs köyünde dünyaya geldi. Çocukluğunda çevresindeki medreselerde eğitim gördü. Kendisinde görülen harikulade zeka ve hafıza sebebiyle önceleri Molla Said-i Meşhur diye tanındı. Daha sonra "Zamanın Harikası" anlamında "Bediüzzaman" ünvanıyla şöhret buldu. Talebelik yıllarında temel İslamî ilimlerle ilgili 90 kitabı ezberledi. Her gece bunlardan birini tekrar ediyordu. Bu tekrarlar O'nu, Kur'an ayetlerini derinlemesine anlamasına birer basamak oldu ve her bir Kur'an ayetinin bütün kâinatı ihata ettiğini gördü.
1900'lü yılların başında, doğuda Medresetü-z Zehra adında, din ve fen ilimlerinin birlikte okutulduğu bir İslam Üniversitesi kurmak fikriyle ülkenin yönetim ve hilafet merkezi olan İstanbul'a geldi ve hayatı boyunca bu fikrini gerçekleştirmek için gayret gösterdi. Doğrudan istediği şekilde bir üniversite kuramamakla birlikte dünyanın her tarafına uzanan ilim evleri açılması ile Bediüzzaman'ın hayalini kurduğu ilim yuvaları farklı bir şekilde vücud buldu.
1. Dünya Savaşı yıllarında doğu cephesinde gönüllü alay komutanı olarak hizmet etti. Savaş esnasında yaralanıp 2,5 yıl Rusya'da esir kaldı. 1917'deki Bolşevik İhtilali esnasındaki kargaşadan yararlanıp esaretten kurtuldu. Dönüşte, Genelkurmay'ın kontenjanından Osmanlı'nın en üst düzey dinî danışma merkezi olan Dar-ül Hikmet-il İslamiyye'de görev yaptı. İngilizlerin İstanbul'u işgali yıllarında onların aleyhinde Hutuvat-ı Sitte adıyla bir risale neşretti. Anadolu'da başlatılan İstiklal mücadelesine destek verdi.
1925 yılında Van'da eğitim faaliyetlerinde bulunurken, o sırada meydana gelen Şeyh Said hareketi sebebiyle, bu harekete karşı çıktığı halde tedbir olarak önce Burdur'a, ardından Isparta ve Barla'ya gönderildi. Risale-i Nur isimli Kur'an tefsirinin çoğu bölümlerini burada yazdı. Eserleri ve fikirleri sebebiyle Eskişehir Mahkemesine sevk edildi. Sürgüne gönderildiği Kastamonu'da eserlerini yazmaya devam etti. 1943'te Denizli Mahkemesi'ne, 1948'de Afyon Mahkemesi'ne sevk edildi. Mahkemeler beraatla neticelendi.
1950'de çok partili hayata geçildiğinde dini hak ve hürriyetler genişledi. Bediüzzaman, bu dönemde eserlerini matbaalarda bastırdı. Bediüzzaman Said Nursi, 23 Mart 1960'ta Hakk'ın rahmetine kavuştu.