06/03/2020
Yaradana kul habibine ümmet olamadık. O kadar yolu geldik te iki adım yolu yürüyemedik. Kimimiz otel beğenmedik, kimimiz yemek. Unuttuk Resulün (sas) iki metrelik sarayını, otel odasına sığmadık. Unuttuk açlıktan kuşağına taş sokuşturan Alemlere Rahmet Peygamberi (sas), yemek beğenmedik. Gelenler turist, getirenler tüccar gibiydi sanki. Bu devran hep böyle gider zannettik. Hocalar camilerde dini para ile anlattı, televizyonlarda ki din tüccarları, bir gecede onbin dolarlar aldı. Bu mübarek yolculuğa getirebilmek için, şu hocayla umreye, bu cemaatle umreye diyerek, reklam yapanlarla gelenlerin, Allah, Peygamber içinmi, yoksa sesi güzel hocalardan, ilahi dinlemek içinmi geldiğini çözemedik. Kimimiz elimizde son model telefonla, Kabe’de selfi yaptık, kimimiz Hz Hamza’nın, kabri başında, avazımız çıktığı kadar, bağıra bağıra ilahi söyledik. Kimimiz Kabe’nin, mescidi nebevinin dibinde, yahudi mallarına, yürekleri Allah Allah diye çarpan din kardeşlerimize sıkılan kurşunlar için, paralarımızı yatırdık. Kimimiz Kabe’yi yirminci kattan izledik. Kimimiz daha Peygamber mescidini sormadan, otelde mesafe, otelde internet sorduk. Heybelerimizi hediyelerle doldururken, boş vakit bulupta, ne Kabe’de, ne de peygamber mescidinde, iki rekat fazla namaz kılabildik. Anlayacağınız ne yaradana kul olabildik, nede Resul’üne ümmet.
Allah bize öyle bir ceza verdiki, hem evinden hem habibinin yurdundan bir şeyleri vesile koyarak kovdu.
Rabbim biz sana kul olamadık. Habibine ümmet olamadık. Bizi affet bizi beytinden, Habib’i kibriyanın yurdundan mahrum eyleme . (Alıntı)
Cumamız mübarek olsun.