Virgin Mary - Meryem Ana
Meryem Ana Evi, İzmir Selçuk'taki Bülbüldağı'nda İsa'nın annesi Meryem'in son yıllarını St. Jean ile birlikte geçirdiğine inanılan kilise. Hıristiyanlar için hac yeridir. Meryem'in mezarının da Bülbüldağı'nda olduğu düşünülür.
#virginmary #meryemana
Kapalı Çarşı - Grand Bazaar
Kapalıçarşı, İstanbul kentinin merkezinde Beyazıt, Nuruosmaniye ve Mercan semtlerininin ortasında yer alan dünyanın en büyük çarşısı ve en eski kapalı çarşılarından biridir. Kapalıçarşı'da yaklaşık 4.000 dükkan bulunmaktadır ve bu dükkanlarda toplam çalışan sayısı yaklaşık 25.000'dir. Gün içerisindeki en yoğun zamanlarında içinde yarım milyona yakın insan barındırdığı söylenir.
Yılda 91 milyon turisti ağırlayan çarşı, dünyanın en fazla ziyaret edilen turistik mekanıdır.
Kapalıçarşı'nın çekirdeğini oluşturan iki bedestenden İç Bedesten yani Cevahir Bedesteni müellifler arasında tartışmalı olmakla beraber büyük olasılıkla Bizans'tan kalma bir yapı olup 48 m x 36 m ölçülerindedir. Yeni Bedesten ise 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan Kapalıçarşı'nın ikinci önemli yapısıdır ve Sandal Bedesteni olarak anılmaktadır. Burada bir yolu pamuk bir yolu ipekten dokunan ve Sandal adı verilen kumaş satıldığı için Sandal Bedesteni ismi verilmiştir.
Fatih Sultan Mehmet'in Kapalıçarşı'nın inşaatına başladığı yıl olan 1461 Kapalıçarşı'nın kuruluş yılı olarak kabul görmüştür. Asıl büyük çarşı ise Kanuni Sultan Süleyman tarafından ahşap olarak inşa ettirilmiştir.
Dev ölçülü bir labirent gibi, 30.700 metrekarede 66 kadar sokağı, 4.000 kadar dükkânı ile Kapalıçarşı, İstanbul’un görülmesi gereken, benzersiz bir merkezidir. Adeta bir şehri andıran, bütünü ile örtülü bu site zaman içerisinde gelişip büyümüştür. İçinde son zamanlara kadar 5 cami, 1 mektep, 7 çeşme, 10 kuyu, 1 sebil, 1 şadırvan, 24 kapı, 17 han bulunmaktaydı.
15. yüzyıldan kalan kalın duvarlı, bir seri kubbe ile örtülü eski iki yapının etrafı sonraki yüzyıllarda, gelişen sokakların üzerleri örtülerek, ekler yapılarak bir alışveriş merkezi haline gelmiştir. Geçmişte burası her sokağında belirli mesleklerin yer aldığı ve bunların da, el işi imalatının (manifaktür) sıkı denetim altında bulundurulduğu, ticari ahlak ve törelere çok saygı gösterilen bir çarşı idi. Her türlü değerli kumaş, mücevherat, silah, a
St Nicholas
Bir Likya yerleşimi olan Myra Antik Kenti'nin parçası durumundaki St. Nicholas Kilisesi mimari üslubu ve süslemeleri ile orta Bizans Dönemi kilise mimarisinin günümüze kadar ulaşmış en seçkin örneğidir. Myra, eski dönemlerin doğu ve batıdan gelen ticaret yolları ile St. Nicholas kültünün farklı parçalarını taşıyan farklı kültürlerin kavşak noktasında yer almaktadır. İmparatorluk başkenti Constantinople ve diğer şehirler ile olan ilişkileri gerek kentsel yaşam gerekse Hıristiyanlığın gelişimi açısından Myra’yı kozmopolitan bir merkez haline getirmiştir. St.Nicholas kilisesinin büyük ölçeği ve zenginliği Myra’nın bütün kentsel yapıyı etkileyen merkez olma rolünü de desteklemektedir.
#StNicholas #Myra #Likya #Bizans
Pamukkale
Pamukkale, Ege bölgesinde, Denizli kentinin 19 km kuzeyinde yer alan, beyaz travertenleriyle ünlü turizm merkezi. Pamukkale bölgesi, Büyük Menderes Irmağı’nın kollarından biri olan Çürüksu’nun suyuyla beslenen bir ovadır.
Ovadan çıkan sıcak maden suyu kaynakları ve travertenler, bölgeyi dünyaca ünlü bir turizm merkezi hâline getirmiştir. Pamukkale termal kaynağını meydana getiren jeolojik olaylar geniş bir bölgeyi etkilemiştir. Bölgede, sıcaklıkları 35°C ile 100°C arasında değişen, 17 sıcak su alanı bulunmaktadır.
Pamukkale termal kaynağı, bölgesel potansiyel içindeki bir ünitedir. Bölgedeki sıcak su kaynakları, eski çağlardan beri kullanılmaktadır. Maden suyu kaynaklarından çıkıp travertenlerin oluştuğu alana akan, kalker içerikli, 33°C-35°C sıcaklığındaki maden suları, bölgede bulunan fay çizgisinden yüzeye çıkar çıkmaz, içeriğindeki karbon dioksit gazının uçması sonucu kirece dönüşür. Bu olayın sürekli tekrarlamasıyla bölge, bembeyaz pamuk yığınını andıran bir görüntüye bürünmüştür. Bu nedenle bölgeye Pamukkale adı verilmiştir.
Pamukkale travertenleri, eni ve boyu 4 km olan geniş bir alana yayılmaktadır. Travertenlerin yakınında antik Hierapolis kenti kalıntıları da bulunmaktadır. Bunların yanında, Pamukkale’nin 5 km uzağında başka travertenler de vardır. Bunlar Pamukkale’nin tersine rengârenktirler. Burayı sulayan kaynak suları, içeriğindeki karbonik asidin erittiği minerallerin yüzeye çökmesi sonucu beyaz, sarı, yeşil, kırmızı, mor ve kahverengi travertenleri oluşturmuştur.
#pamukkale #traverten #denizli #çürüksu
Turkuaz!
#turkuazın binbir tonu!
Nemrut
Doğu ve Batı Medeniyetlerinin, 2150 m. yükseklikte muhteşem bir piramitteki kesişme noktası, Dünyanın sekizinci harikası Nemrut, Yüksekliği on metreyi bulan büyüleyici heykelleri, metrelerce uzunluktaki kitabeleriyle, UNESCO Dünya Kültür Mirasında yer almaktadır.
Nemrut Dağı, üzerinde barındırdığı dev heykellerin ve anıt mezarın yanı sıra, dünyanın en muhteşem gündoğumu ve gün batışının seyredilebildiği yer olmasıyla da ilgi çekmektedir. Her yıl binlerce insan gündoğumu ve gün batışını seyretmek için Nemrut Dağına gelmektedir.
UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası olarak ilan edilen Nemrut Dağı, çevresindeki Kommagene Uygarlığı eserleri ile birlikte ülkenin önemli Milli Parklarından biridir. Nemrut Dağındaki dev heykeller ve tümülüs, Arsameia (Eski Kale), Yeni Kale, Karakuş Tepesi ve Cendere Köprüsü Milli Park sınırları içerisinde yer alıyor.
Tarihçe
İki bin yıldır güneşin doğuşunu ve batışını 2150 m. yükseklikte izleyen dev heykellerin sırrının çözülmesi için Kommagene Uygarlığı'nın keşfine gitmek gerekir.
Nemrut Dağı'nın Kraliyet Akademisi tarafından araştırma yapmak üzere bölgeye gönderilen genç bilim adamı Otto Punchtein başkanlığındaki ekip, Nemrut Dağı'nın tepesindeki tümülüs ve tümülüsün doğu ve batı yanlarında oluşturulmuş teraslar üzerindeki devasa heykeller ve çeşitli kabartmalardan oluşan eserler üzerinde çalışır. Uzun çalışmalar sonunda Grekçe yazılı kitabeyi çözen Punchstein, bu eserlerin Kommagene Uygarlığı'na ait olduğunu ve Kommagene Kralı I. Antiochos tarafından yaptırıldığını keşfeder. Antiochos'un ağzından yazılan kitabe, Nemrut Dağı'nın sırrını ve Antiochos'un yasalarını içermektedir.
Kommagene Uygarlığının ortaya çıkmasını sağlayan kazılar, Nemrut Dağı'ndan başka Arsameia, Samsat ve Fırat Havzasında gerçekleştirilmiştir. Bölgede yapılan kazılarda ortaya çıkartılan taşınabilir eserler müzelerde, geri kalanları da Milli Park Alanı içerisinde korumaya alınmıştır.
Kommagene Krallığı
Yunanca "Genler Topluluğu" anlamına gelen Kommagene,
Antalya
"Attalos Yurdu" anlamına gelen Antalya, II. Attalos tarafından kurulmuştur. Bergama Krallığı’nın sona ermesiyle (M.Ö. 133) bir süre bağımsız kalan kent, daha sonra korsanların eline geçmiştir. M.Ö. 77’de Komutan Servilius Isauricus tarafından Roma topraklarına katılmıştır. M.Ö. 67’de Pompeius’un donanmasına üs olmuştur. M.S. 130’da Hadrianus’un Attaleia’yı ziyaret etmesi şehrin gelişmesini sağlamıştır. Bizans egemenliği sırasında piskoposluk merkezi olan ismi görülen Attaleia, Türklerin eline geçtikten sonra büyük bir gelişme göstermiştir. Modern şehir, antik yerleşmenin üzerine kurulduğundan, Antalya’da antik çağ kalıntılarına çok az rastlanmaktadır. Görülebilen kalıntıların ilki, eski liman olarak nitelenen liman mendireğinin bir kısmı ve limanı çevreleyen surdur. Surların park dışındaki kısmında restorasyonu yapılan Hadrian Kapısı Antalya’nın en güzel antik eserlerinden biridir.
Antalya şehri ve çevresine antik çağda, “çok verimli” anlamına gelen Pamphylia, Batı kesimine ise Lykia denirdi. Milattan önce VIII. yüzyıldan itibaren buraya Ege denizinin Batı kıyılarından göçenler; Aspendos ve Side gibi şehirleri kurmuşlardır. II. yüzyıl ortalarında hüküm süren Bergama Kralı II. Attalos, Side’yi kuşatmıştı. Antalya’nın yaklaşık 75 km. doğusundaki Side’yi alamayan kral, şimdiki il merkezinin olduğu yere gelerek bir şehir kurdu. Buraya onun adı verilerek Attaleia dendi. Zaman içinde Atalia, Adalya diyenler oldu. Antalya, onun adından gelmektedir.
Yapılan arkeolojik kazılarda Antalya ve bölgesinde, günümüzden 40 bin yıl önce insanların yaşadığı ispat edilmiştir. Milattan önce 2000 yılından bu yana bölge, sırasıyla; Hitit, Pamphylia, Lykia, Kilikya gibi kent devletlerinin ve Pers, Büyük İskender ile onun devamı sayılan Antigonos, Ptolemais, Selevkos, Bergama Krallığı’nın idaresine girmiştir. Daha sonra Roma Devleti, hüküm sürmüştür. Antalya’nın antik çağdaki adı Pamphylia idi ve burada kurulan şehirler bilhassa II. ve III. yüzyılda altın çağını yaşadı. V. yüzyıla doğru
Alaçatı
Kumsalı, limanları ve sert rüzgarıyla ünlü İzmir’in incisi Alaçatı, masmavi deniziyle rüzgar sörfü tutkunlarına ev sahipliği yapıyor. Rumlar zamanında bağları ve şaraplarıyla tanınan Alaçatı’da Ege mutfağının tüm lezzetlerini bir arada.Tarihi taş evleri, plajları, sanat galerileriyle ve gece hayatıyla Alaçatı’da her gün dolu dolu yaşanıyor.
İzmir ilinin, Çeşme İlçesine bağlı Alaçatı Beldesi, Çeşme yarımadasının “ince belinde”, rüzgarın kuzeyden güneye, güneyden kuzeye cirit attığı koridorun merkezinde yer alır. Yazın hakim rüzgar olan poyraz Alaçatı'ya “nefes aldırır”, kışın ise daha çok esen lodos beldede ılık bir iklim oluşturur. Alaçatı'da rüzgarlı gün sayısı (yılda 330 gün ile) Türkiye ortalamasının çok üzerindedir, bu da beldeyi dünyanın en önemli rüzgar sörfü merkezlerinden biri yapmıştır.
Kuzeyinde kumsalıyla ünlü Ilıca, güneyinde rüzgar sörfü kulüplerinin olduğu Alaçatı Limanı, batısında zeytinlikler ve yeni yeni bağlarla kaplanmaya başlayan Karadağ bulunur.
Denizden 3 km. içeride yer alan Alaçatı'nın denizden yüksekliği ise 16 metre. İzmir'den 70 km. uzaklıkta olan Alaçatı'ya, 90 km. uzaklıkta olan Adnan Menderes Havaalanı'ndan da ulaşım otoyolla çok kolay. İstanbul'dan kendi aracıyla yola çıkanlar için Yenikapı- Bandırma feribotundan indikten sonra 340 km.lik bir yol, Balıkesir- Manisa- İzmir üzerinden sizi 4-5 saatte Alaçatı' ya ulaştırıyor.
Alanya
Alanya, Türkiye'nin Akdeniz Bölgesi'deki Antalya iline bağlı bir turizm ilçesidir. Şehir merkezine uzaklığı 132 kilometredir. Türkiye'nin güney sahillerinde bulunan Alanya, 1.598,51 km2'lik bir alana sahiptir ve nüfusu (2014 nüfus sayımına göre) 285.407'dir.
Alanya ilçesi idari olarak Antalya iline bağlıdır, Alanya Belediyesi ve ilçesi de Antalya Büyükşehir Belediyesi sorumluluk alanına girmiştir. Alanya'ya 45 kilometre mesafede bulunan Gazipaşa Havalimanı 2012 yılında faaliyete geçmiştir.
Stratejik konumu bakımından Akdeniz'in kıyı kesimlerinde küçük bir yarımada şeklindedir. Kuzeyinde Toros Dağları uzanır. Alanya tarih boyunca, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı gibi imparatorluklar için Akdeniz'de önemli bir kale vazifesi görmüştür. Selçuklu zamanında, I. Alaeddin Keykubad yönetimi altındaki bölge, jeopolitik bir önem kazanmıştır. Şehrin bugünkü sembollerinden Kızıl Kule, tersane ve Alanya Kalesi bu dönemde yapılmıştır.
Bölgede Akdeniz ikliminin özellikleri görülmektedir. Kışın ılık ve yazın sıcak geçer. Turizm açısından Türkiye'de yüzde dokuzluk bir paya sahipken, Yabancıların Türkiye'de mülk alımında ise yüzde otuzluk bir paya sahiptir. Turizm, özellikle 1958'lerden sonra gelişmeye başlayarak, ilçedeki en etkin iş kolu haline gelmiş ve bu durum bölgede nüfus artışını meydana getirmiştir. Sıcak iklimi sayesinde birçok sportif faaliyet ve kültürel etkinliğe elverişlidir. İlçenin belediye başkanlığını 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde Hasan Sipahioğlu'ndan bayrağı devralan Adem Murat Yücel yapmaktadır.
Kaynak: Vikipedi
Turkish Cuisine / Türk Mutfağı
Türk mutfağı, Türkiye'nin ulusal mutfağıdır. Osmanlı kültürünün mirasçısı olan Türk mutfağı hem Balkan ve Ortadoğu mutfaklarını etkilemiş hem de bu mutfaklardan etkilenmiştir. Ayrıca Türk mutfağı yörelere göre de farklılıklar gösterir. Karadeniz mutfağı, Güneydoğu mutfağı, Orta Anadolu mutfağı gibi birçok yöreler kendilerine ait zengin bir yemek haznesine sahiptirler.
Kleopatra Plajı / Kleopatra Beach
Kleopatra Plajı Alanya'nın tarihi Yarım Adası’nın Batısından Damlataş Plajı’nın bitimi ile hemen başlar ve 2 kilometrelik bir uzunluğuna sahiptir. Kleopatra Plajı adını M.Ö.69 -M.Ö.30 yılları arasında yaşamış Antik Mısır'ın son Helenistik Kraliçesi Kleopatra'dan almıştır. Efsaneye göre, Roma Generali Antony, Alanya ve çevresini Mısır Kraliçesi Kleopatra'ya hediye ettiğinde, Kleopatra her gün kale yamacında banyo yapmak için Kleopatra Plajı’na inermiş. Aslında, Kleopatra'nın yüzmek istediğinde kullandığı ve kaleden direk olarak plaja giden bir tüneli varmış. Mısır Kraliçesi Kleopatra, Akdeniz’de çıktığı her sefer sırasında Alanya'ya uğramış ve bu plajda denize girermiş.
Kleopatra Plajı; denizinin ve sahilinin altın renkli kumu olması, geniş bir sahil alanından oluşması ve berrak denizi 8 – 10 metreye kadar sığ olması başlıca özelliklerindendir. “Mavi bayraklı”dır.
Bu kapsamda “Mavi Bayrağın” anlamının da kısaca açıklamak gerekirse; Avrupa Topluluğu, kendi ülkelerinde yüzme amacı ile kullanılacak göl ve deniz suları için gerekli su kalitelerini belirleyen mikrobiyolojik parametreleri, yol gösterici ve uyulması zorunlu hükümler olarak ortaya koymuştur. Bu çalışmalar 1987 yılında Avrupa Çevre Eğitim Vakfı (FEEE) tarafından yürütülen Mavi Bayrak Kampanyası adı altında birleştirilmiş önce 11 AT ülkesi daha sonra 22 ülkede başarı ile uygulanmıştır. 2001 yılında ise Avrupa'nın dışında yer alan ülkelerden gelen talepler doğrultusunda kampanyanın kapsamı genişletilmiş olup Avrupa Çevre Eğitim Vakfı'nın adı Çevre Eğitim Vakfı olarak değiştirilmiştir.
Kleopatra Plajı işte bu kriterlerin hepsini yerine getirmiş ve Mavi Bayrak sahibi olarak Dünyaca ünlü olmuştur. Denizine deniz gözlüğü ile bakıldığında zeminin kumu güneş ışıltıları ve balıklar çok net görülür. Sahili ise temiz ve ince kumu ile insanı büyüler. Bunun içindir ki her yıl milyonlarca yerli ve yapancı turist Alanya'nın dünyaca ünlü Kleopatra Plajı’na akın ediyor.
Plaj, halka ve turiste açıktır, giriş ücretsizd