Siyu kabilesi şefi diyor ki…
“ Nerede kesilip indirilmemiş orman varsa, nerede hayvanlar kuytu köşelerinde dinleniyorsa, nerede dünya dört ayaklılardan yoksun değilse, BEYAZ ADAM oraya ehlileştirilmemiş, yabani arazi diyorlar. Doğa tehlikeli değildir, misafirperverdir; korkutucu değil, arkadaşçadır. Bizim felsefemiz korkudan ve ön yargıdan uzak, sağlıklı bir düşünce sistemidir. Bu noktada Beyaz a
dam ve Kızılderili inançları arasında önemli bir fark buluyorum. Kızılderili inancı, etrafını çevreleyen her şeyle insanın ahengini gözetir; beyazlar ise çevreye tahakkümü esas almıştır. Kızılderililer aradıkları her şeyi, paylaşma ve sevgide buldu; ama beyazlar aradıklarını korkarak savaşmada buldular. Bizim için dünya güzellik doluydu. Diğeri için öteki dünyaya gidene kadar, tahammül edilmesi gereken, günah ve çirkinlik dolu bir yerdi.”
Bir başka Reis ünlü Seattle mektubunda, Kızılderililerin doğa ve insan ilişkilerini şöyle dile getiriyor.
“ Biz bu dünyanın bir parçasıyız. Güzel kokan çiçekler bizim kız kardeşlerimizdir; geyik, at, büyük kartal, bunlarsa bizim erkek kardeşlerimiz. Kayalık tepeler, çayırlardaki ıslaklık, tayın vücut ısısı ve adam, hepsi aynı aileye ait. Dünya ,beyaz adamın kardeşi değil, düşmanıdır ve onu fethetti mi ilerlemeye devam eder. Babalarının mezarlarını geride bırakır ve aldırmazlar. Annesi dünyayı ve kardeşi göğe, satın alınan, yağma edilen, koyunlar ya da parlak boncuklar gibi değişilen birer malmış gibi davranır. İştahı dünyayı yiyip bitirecek ve geride sadece bir çöl bırakacaktır. Beyaz adamın şehirlerinde sakin yer yoktur. Baharda yaprakların açılışını ya da böceklerin kanat vuruşlarını duyacak yer yoktur. Ama belki de benim vahşi olmamdan ve anlamadığımdandır. İnsan eğer bir kuşun yalnız ağlayışını ve su birikintisi etrafında tartışan kurbağaların seslerini duymazsa hayatın anlamı nedir? Bunu biliyoruz biz, dünya insana ait değildir, insan dünyanındır. Bunu biliyoruz. Bütün her şey bir aileyi bağlayan kan gibi birbirine bağlı. “
Bir Kuzey Amerika Kızılderilisi olan Tatanga Mani, yaşam öyküsünde, Beyaz Adam’ın yanında gördüğü eğitimin izlenimlerini şöyle anlatıyor.
“Uygar insanlar, insan yapımı basılı sayfalara çok fazla bağlılar. Ben Yüce Ruhun kitabına, yani onun yarattığı her şeye bakıyorum. Eğer doğayı tanımaya çalışırsanız, o kitabın büyük bir kısmını okuyabilirsiniz. Biliyorsunuz eğer kitaplarınızın hepsini alıp güneşin altına serer, onları bir süre için kar, yağmur ve böceklere bırakırsanız, geriye hiç bir şek kalmayacaktır. Oysa Yüce Ruh size ve bize doğa okulunda ormanları, ırmakları, dağları ve bizi de içine alan hayvanları araştırma olanağı verir. Kızılderili anlayışında ahlak, yalnızca insanın başka insanlara, topluma ve tanrıya karşı olan davranışları ile ilgili değildir. Ahlak, insanın hayvanlara, bitkilere ve doğanın diğer görüntülerine karşı olan davranışlarını da içerir. “
Ve son olarak bir Cree kızılderilisinin sözleri…
Ey beyaz adam.. Yalnızca son ağaç kesildikten,
son ırmak zehirlendikten,
son balık yakalandıktan sonra ...
ancak, ondan sonra paranın ne olduğunu, ve ne olmadığını anlayacaksın…