Artvin Turizm Platformu

Artvin Turizm Platformu Artvin Turizm Rehberi
Haber, Tanıtım ve Strateji Sayfası

17/01/2025

Seyyar bango

25/12/2024

ORTA AVRUPA’DAN ANADOLU’YA BİR ÇALGININ YENİ KİMLİĞİ: ÇERKES MIZIKASI
M. Tekin KOÇKAR
Alan Abrek KOÇKAR

Kuzey Kafkasya Halklarında Müzik Kültürü ve Müzikal Yapı
Kuzey Kafkasya halk kültürünü oluşturan en önemli unsurlardan birisi olan geleneksel müzik, batı müziği formlarına yakın özellikler gösterir. Müzikal çok seslilik ve koral yapı, geleneksel töre ve törenlerde icra edilen müziğin temelini oluşturur. Bu müziğin eşlik çalgıları da söz konusu çok sesliliğe uygun olarak düzenlenmiş olan üflemeli, telli, vurmalı ve yaylı çalgılardır (Koçkar ve Koçkar, 2016).
Kuzey Kafkasya’da yaşayan birçok halk çok eskiden beri geleneksel çoksesli (Polifonik) vokal müziğine sahiptirler. Bu müziğin temelinde Abazin, Abhaz (Abh), Adige (Adg), Balkar-Karaçay (Kar-Bal), Oset (Os), Avar, Kumuk, İnguş (İng.) ve Çeçen (Çeç.) halklarının geleneksel, bölgesel, tarihsel, etnografik, sosyo-kültürel ve folklorik ortak işitsel ürünleri bulunmaktadır. Bu da, Kuzey Kafkasya bölgesinin müzik kültürünün bir tarihi eser olarak vokal çok sesliliğini oluşturan çok sesli Bourdon tipi anlamlı ve yapısal çeşitliliğe ulaşmasını sağlayan, zengin ve çok çeşitli geleneklerin örneklendiği Kuzey Kafkasya vokal çok sesliliğinin yapısını açıklamaktadır (Vişnevskaya, 2013: 12).

Kuzey Kafkasya’da çok sesli geleneksel müzik yapısını oluşturan melodik yapı, solo bir ses üzerine içerisinde dinleyici icracı ayrımı gözetmeksizin törene ya da geleneksel toplantıya katılan herkes bu grubun söylediği iki, üç ya da dört sesle yapılan bir dem (pedal, ostinato)’den oluşur. Böylelikle insan sesleri de bir çalgı gibi işlev görebilir. Bu sesler, ya aynı perdeden, bunun dörtlüsü, beşlisi ve oktavından solistin okuduğu melodiye eşlik etmesi için katılımcılar tarafından paralel olarak söylenmektedir. Melodi dizileri diatoniktir. Geleneksel şarkıların birçoğunda ölçü sayıları karmaşık bir yapıdadır ancak çağdaş ezgilerde yapılar oldukça basitleştirilmiştir. Şarkı sözleri arasında “orayda, orida, oridada, oyra … orada, awraşa, warada, ridada” gibi birtakım anlamsız sözcüklerden oluşan girift sistemler bulunur. “Çoğu şarkıları erkekler söylerler. Kadınlar ise ninniler, çocuk şarkıları, ağıtlar, maniler, bazı çalışma şarkıları ve lirik şarkılar söyler” (Unarokova, 1999: 27-29).

Büyük sürgün ve göç sonrası Kuzey Kafkasya’da kalanlar bu büyük travmayı atlatmak için müzik ve danslarına sarılmaya çalıştılar. Kuzey Kafkasya halklarının müzikal kültürü toplum hafızasını oluşturan dans ve şarkılardan oluşmaktadır. Özellikle Kuzey-Batı Kafkasya’da Nart destanlarını içeren şarkılar, pagan dönemlerin kahramanlarını anlatan şarkılar, dua ve dilek şarkıları, tarımsal çalışma ve iş şarkıları, çoban şarkıları, avcılık şarkıları, aile içi çalışma şarkıları, aile kurumu ile ilgili şarkılar, demircilik şarkıları, tedavi amaçlı şarkılar, kahramanlık şarkıları ve ağıtlar, Bu şarkıların dışında maniler biçiminde söylenen samarkau (şaka) şarkıları düğünlerin ve gençlerin geleneksel toplantılarının (zekhes) vazgeçilmezleri arasındadır.

Kuzey Kafkasya’da geleneksel müziğin günümüze kadar taşınmasında en önemli unsurlardan birisi de geleneksel dans müzikleridir. Bölgede geleneksel danslar dört temel kategoride değerlendirilirler: 4/4 zamanlı olup kurgusu kadın ve erkek arasında kurulan güç, birliktelik ve aşk ilişkisi üzerine yapılan danslar; Kaafa, Zefako (Adg), Tüz Tepseu (Kar-Bal), Kaft (Os). 8/4 zamanlı olup erkekleri savaşa ya da ava uğurlamadan önce çalınan, genelde ritmini takiben her 8 zamanda yeni bir müzikal fikrin tanıtımıyla çalınan danslar; Wuig (Adg), Abezek (Kar-Bal), Simd (Os).
4/4 zamanlı olup genelde ritminde çalınan ve bölge halklarınca genellikle Lezginka adı verilen, süratli ritmli, erkeklerin ve kadınların ayakucunda veya parmak ucunda yaptıkları akrobatik hareketlere dayalı danslar; Tleperüş, Lyapechas, İslamey, Şeşen (Adg), Apsnı apsuva, Apsuva koşara, Huap (Abh), İsteme, Sandırak (Kar-Bal), Maggalon veya Lezginka (Os). Bunlar dışında Tepena, K**a, Ozay, Gollu (Kar-Bal), Çepena, Tımbıl Kaft (Os), Zıgalat (Adg) gibi mitolojik, kahramanlık, hasat ve tören dansları bulunmaktadır (Koçkar ve Koçkar, 2016).

Kuzey Kafkasya Müzik Kültüründe Çalgılar Kuzey Kafkasya geleneksel müziğinde icra edilen çalgılar şunlardır:

Üflemeli çalgılar: Khamil (Adg), Açarpın (Abhz), Sıbızğı (Kar-Bal), Kazın Wadındz (Os);

Telli çalgılar: Shichepshin (Adg), Aphartsa (Abhz), Kıl Kobuz (KarBal), Khıssın Fandır (Os), Dala Fandır (Os), Pandur (Çeç.)

Vurmalı Çalgılar: Doli, Phaçiç (Adg), Daurbaz, Baraban, Hars kalak (Kar-Bal, Adg), Gumsag, Karsganag (Os), Adaul (Abhz),

Tuşlu çalgılar: Diyatonik garmon Adige Pşine (Adg), Amirzakan (Abhz), Tüz Kobuz (Kar-Bal), Kandzal Fandır (Os), Çerkes Mızıkası (Diyatonik akordeon), Akordeon’dur (Koçkar ve Koçkar, 2016).

Diasporada Yaşayan Kuzey Kafkasyalılarda Kültür ve Müzik Gelenekleri Diasporadaki Kuzey Kafkasya halklarının müzikal kültürünü iki dönemde incelemek gerekir. İlki “büyük sürgün ve göç”den Cumhuriyet’e kadar olan dönem, ikincisi ise Cumhuriyet Dönemi’dir.

1860’lı yıllardan başlayarak Atayurtlarından çok çeşitli nedenlerle Osmanlı Devleti’ne tabi olan Balkanlar, Anadolu coğrafyası ve Ortadoğu’da Suriye, Ürdün, İsrail ve Irak topraklarına göç eden Kuzey Kafkasyalılar, kadim kültürleri içerisinde en önemli yeri alan müzik ve danslarını tüm acılarına rağmen icra etmeye çalışmışlardır. Ancak bu dönemde Kuzey Kafkasya kültürünün göçmen halklarda çok büyük bir kayıp yaşadığı görülmektedir. Anavatan Kafkasya’dan uzakta Osmanlı halklarının oluşturduğu çok kültürlü bir ortamın içerisinde kendi kültürlerini sürdürebilmek için büyük güçlüklerle karşılaşmışlardır. Buna rağmen geleneksel müzikal kültürün temel unsurlarını düğün ve toplantılarında bir ölçüde de olsa korumayı başarmışlar ve hatta yeni ögeler eklemişlerdir.

Cumhuriyetin kuruluş yıllarına kadar göç, sürgün ve savaş travmalarını sürekli yaşayan Kafkasyalılar bu travmalardan ancak “Khabze, Özden Adet, Adat veya Yakh” 2 denilen sosyal yaşam kurallarına sıkıca bağlanarak ayakta kalmayı başardılar. Khabze, kadın-erkek, büyük-küçük, yaşlı-genç aralarındaki ilişkiler, günlük yaşam, iş yaşamı gibi toplum yaşamı içerisindeki yazılı olmayan kurallar bütünüdür.

Doğum, düğün, cenaze gibi tüm törenler, düğünler ve ritüeller bu kurallara göre düzenlenir.
Bu kuralları da “Thamada veya Ayhabı” denen toplumun en saygın kişileri yönetir. Kültürü oluşturan temel ögelerden olan dil insanın insanla, din ise insanın evrenle ilişkilerini düzenlemektedir. Bu iki temel ögenin üstlendiği işlevlerin kesişim noktasında müzik bulunur. Ayrıca müziğin, en azından avcı-toplayıcı topluluklardan beri grubun iç birliğini güçlendirmek ve grubu diğerlerinden ayırmak yönünde işlevsel olduğu bilinir (Erol ve Helvacı, 2011: 283).

Bireylerin ortak değerleri olan toplumlara dönüşebilmesi için geleneksel töre ve törenlerinin, şarkı ve danslarının çocukluktan eğitimlerle verilmesi, çocukların iç dünyalarının zenginleştirilmesini sağlar. Kuşaktan kuşağa aktarılan bu gelenekler çocukların ulusal kimliğini şekillendirir. Kültürel, siyasal ve coğrafi yaşam koşullarına uyum sürecini, toplumun yaşam alanlarına diğer toplumlar tarafından yapılan müdahaleleri Kafkasyalı toplumlar “Khabze” kurallarına uyarak, geleneksel müzik ve danslarını, dillerini bir ölçüde koruyarak atlatabilmişlerdir. Bu dönemde Kafkasya’dan göçle getirdikleri birçok geleneksel müzikal form ve danslar kaybolmasına rağmen yenileri üretilebilmiştir. Bunların en önemlileri “T’leperüş” ve “Şeşen” danslarıdır.

Makalenin tamamı : https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/887863

25/12/2024

Azot ( N) : Dal, yaprak yapar.
Fosfor (P) : Çiçek yapar.
Potasyum (K) : Meyve içini doldurur.

NPK (gübre) Dal, Döl, Bal.

Toprak asitliği düzenlendikten sonra fındığın ağzı olan bu araya (resimdeki) atılmalı.
Şaşırma zamanı kaçırma.

FINDIK GELECEĞİMİZ...

14/12/2024

1500'lerde İngiltere'de insanların çoğu Haziran'da evleniyordu senelik banyolarını da Mayıs'da yapıyorlar, Haziran'da çok kötü kokmuyorlardı.

Ama yine de kokmaya başladıkları için gelinler vücutlarından çıkan kokuyu bastırmak amacıyla ellerinde bir buket çiçek taşıyordu.
Banyolar içi sıcak suyla doldurulmuş büyük bir fıçıdan meydana geliyordu.

Evin erkeği temiz suyla yıkanma imtiyazına sahipti.. Ondan sonra oğulları ve diğer erkekler, daha sonra kadınlar, sonra çocuklar ve en son olarak ta bebekler aynı suda yıkanıyordu. Bu esnada su o kadar kirli hale geliyordu ki içinde gerçekten bir şeyleri kaybetmek mümkündü.
İngilizcedeki 'banyo suyuyla birlikte bebeği de atmayın' deyimi buradan gelmektedir.
Evlerin çatıları üst üste yığılmış kamıştan yapılıyor, kamışların altında tahta bulunmuyordu.

Burası hayvanların ısınabilecekleri tek yer olduğu için bütün kediler, köpekler ve diğer küçük hayvanlar (fareler, böcekler) çatıda yaşıyordu.

Yağmur yağdığı zaman çatı kayganlaşıyor ve bazen hayvanlar kayarak çatıdan aşağı düşüyordu.

Yukarıdan evin içine düşen şeyleri engelleyecek hiçbir şey yoktu. Böceklerin ve buna benzer nesnelerin yatakların içine düşmesi büyük bir sıkıntı oluşturuyordu. Etrafında yüksek direkler ve üstünde örtü bulunan İngiliz usulü yataklar bu nedenle oluştu.

Zemin topraktı. Sadece
Zenginlerin ahşaptan yapılmış zeminleri vardı.
Bunlar kışın ıslandığı zaman kayganlaşıyordu.

Bunu önlemek için yere saman seriyorlardı. Kış boyunca saman sermeye devam ediliyordu. Bir zaman geliyordu ki kapı açılınca saman dışarıya taşıyordu. Buna mani olmak üzere kapının altına bir tahta parçası konuyordu ki bunun adı 'Thresh hold' (saman tutan; Türkçesi eşik idi.

Yemek pişirme işlemi her zaman ateşin üzerine asılı durumdaki büyük bir kazanın içinde yapılıyordu.

Her gün ateş yakılıyor ve kazana bir şeyler ilave ediliyordu. Çoğu zaman sebze yeniyor, et pek bulunmuyordu. Akşam yahni yenirse artıklar kazanda bırakılıyor, gece boyunca soğuyan yemek ertesi gün tekrar ısıtılarak yenmeye devam ediliyordu. Bazen bu yahni çok uzun süre kazanda kalıyordu. 'Bezelye lapası sıcak, bezelye lapası soğuk, kazandaki bezelye lapası dokuz günlük' (Peas Porridge hot, Peas Porridge cold, Peas Porridge in the Pot nine Days old) tekerlemesinin menşei budur.
Bazen domuz eti buluyorlar o zaman çok seviniyorlardı.

Eve ziyaretçi gelirse domuz etlerini asarak onlara gösteriş yapıyorlardı. Birisinin eve domuz eti getirmesi zenginlik işaretiydi. Bu etten küçük bir parça keserek misafirleriyle oturup paylaşıyorlardı..
Parası olanlar kalay-kurşun alaşımından yapılmış tabaklar alabiliyordu. Asidi yüksek olan yiyecekler kurşunu çözerek yemeğe karışmasına sebep oluyor, böylece gıda zehirlenmelerine ve ölüme yol açabiliyordu. Domatesler buna sık sık sebep olduğu için bundan sonraki yaklaşık 400 yıl Domateslerin zehirli olduğu düşünülmüştü.

Çoğu insanın kalay-kurşun alaşımından yapılmış tabakları yoktu. Onun yerine tahta tabaklar kullanıyorlardı. Çoğu zaman bu tabaklar bayat ekmekten yapılıyordu. Ekmekler o kadar bayat ve sertti ki uzun zaman kullanılabiliyordu.

Bunlar hiçbir zaman yıkanmadığı için, içinde kurtlar ve küfler oluşuyordu. Kurtlu ve küflü tabaklardan yemek yiyen insanların ağızlarında 'tabak ağzı' (Trench Mouth) hastalığı ortaya çıkıyordu.

Ekmek itibara göre bölüşülüyordu. İşçiler yanık olan alt kabuğu, aile orta kısmı, misafirler de üst kabuğu alırdı.

Bira ve viski içmek için kurşun kadehler kullanılıyordu. Bu bileşim insanları bazen birkaç gün şuursuz vaziyette tutabiliyordu. Yoldan geçen insanlar bunların öldüğünü sanıp defnetmek için hazırlık bile yapıyordu.. Hatta bunlar birkaç gün süreyle mutfak masasının üstüne yatırılıyor¸ aile etrafına toplanıp yiyip-içerek uyanıp uyanmayacağına bakıyordu.
Buna 'uyanma' nöbeti deniyordu..

İngiltere eski ve küçük bir yerdi, insanlar ölülerini gömecek yer bulamamaya başlamıştı. Bunun için mezarları kazıp tabutları çıkarıyor, kemikleri bir 'kemik evi'ne götürüyor ve mezarı yeniden kullanıyorlardı.

Tabutlar açıldığında her 25 tabutun birinde iç tarafta kazıntı izleri olduğu görüldü. Böylece insanların diri diri gömüldüğü ortaya çıktı.

Buna çözüm olarak cesetlerin bileklerine bir ip bağlayıp bu ipi tabuttan dışarıya taşıyarak bir çana bağladılar.. Bir kişi bütün gece boyu mezarlıkta oturup zili dinlerdi.. Buna mezarlık nöbeti denirdi.

Ortaçağda Avrupa'daki rahibelerin yüz ve ellerinden başka yerlerini yıkamaları kesin olarak yasaklanmıştı.

Kastilya Kraliçesi İsabella bile 50 yıldan fazla süren hayatı boyunca iki kez banyo yapmıştı..
Tuvaletle henüz tanışmayan Avrupa'da lazımlıkları sokaklara boşaltma adeti 17. yüzyıla kadar sürdü.

Fransa krallarından 14. Louis, gününün belli bir zamanını lazımlığında oturarak geçirir, devlet işlerini de buradan yürütürdü.

1600'lerde İstanbul'a gelen İngiliz büyükelçiler, lazımlık kullanma ve bunu da pencereden boşaltma adetleri yüzünden şehirden uzak olan Tarabya'yaki bir konağa gönderilmişti.. 19.yy da kesin olarak tuvalet kullanma sözü vermeleri üzerine Taksim'e taşınmalarına izin verilmişti.
Liste böyle uzaaar gider.

Ama esas dikkat çekmek istediğim konu şudur;
1500 lü yıllarda adeta b*k içinde yaşayan Avrupa nasıl oldu da arayı bu kadar açtı?
Bu da bizim sınavımız olsun.

21/10/2023

Address

Artvin

Website

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Artvin Turizm Platformu posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Contact The Business

Send a message to Artvin Turizm Platformu:

Share

Artvin Turizmciler Birliği Kurulmalıdır!

Artvin Turizmi İçin Manifesto!!!

Artvin'in sosyokültürel, ekonomik ve turizm konularında kâr ve rant amacı gütmeyen, siyaset üstü bir üst akıla dayalı sivil bir yapı; bir Artvin inisiyatifi, bir Artvin lobisi kurmak gerekmektedir. Hiyerarşi ve otorite kaygısı olmadan; ilgili kurumlar, üniversitelerin ilgili kadroları, sivil toplum kuruluşları, sektör, medya, yerel yönetim, siyasi parti temsilcileri ve turizm girişimcileri gibi Artvin turizm platformunda olması gereken herkese açık ve eşit mesafede duran bir oluşum ihtiyacı ortadadır.

Türkiye'nin kuzeydoğu ucunda yer alan Artvin'in; sosyokültürel ve ekonomi coğrafyası ilimizi pek çok açıdan zorlu ve dezavantajlı kılarken; bu durum Artvin’i turizm konusunda bir fırsat bölgesi olarak öne çıkarmaktadır.

Artvin ve Artvin'in turizm değerlerini ortaya çıkarmak, tanıtmak ve geliştirmek amaçları doğrultusunda düşünce üretmek, araştırmalar yapmak, proje geliştirmek gibi çalışmaları örgütleyecek; ilimizin ulusal ve global ölçekte hak ettiği yere gelmesini sağlayacak bir "sivil" yapılanmaya gidilmelidir.