Türkçe ezanla ilgili 'utanılacak' şok belge!
Diyanet İşleri Reisi imzasıyla Afyonkarahisar'a gönderilen belgede, minarelerde Arapça selatüselam okumanın ahenksiz düşeceği anlatılıyor. Belgede Türkçe tekbirlerin de suretlerinin gönderildiği ifade ediliyor.
Türkiye'de ezan Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 18 Temmuz 1932 tarihli bir genelgesi ile Türkçe okunmaya başlandı. Merhum Başbakan Menderes tarafından aslına çevrilen ezan Arapça okunmaya devam ediyor Elhamdulillah!
www.yasarhocam.com
MEKKE’DEN MEDİNE’YE HİCRET
(16 Temmuz 622)
Müslümanların birer birer Mekke'den ayrılıp Medine'ye gitmesini önceleri pek önemsemeyen ve onların bir müddet sonra geri döneceğini düşünen Müşrikler, işin ciddî olduğunu görünce Daru’n-Nedve’de toplanırlar ve konuyu müzâkere ederler.
Toplantıdan Peygamber Efendimizin susturulmasının zorunluluğu çıkar ve bunu her ailenin önde gelen isimleri toplanarak yapacaklardır.
Rivayetlere göre; Mekke’nin ileri gelen müşriklerinin suikast kararından, Hz. Peygamber’in haberi olur. Burada haber verenin Cebrail olduğu Rahmani bir uyarının geldiği anlatılmaktadır.
Fakat sonraki yaşananlar Peygamberin kendi bilinçli adımlarıdır ve günün realitesine uygundur. Ayrıca toplantı da alınan kararı Hz. Peygamber’e birilerinin haber vermiş olması da ihtimaller dahilindedir.
Daha önceden hazırlıklarını yapmış olan Peygamber Efendimiz yanına yol arkadaşı Hz. Ebu Bekir’i de alarak Mekke’den bir gece Medine’ye doğru yola çıkar.
Hz. Peygamber, mücadelesini mucizeler üzerine değil, hayatın gerçekleriyle uyumlu, makul ve mantıklı birtakım tedbirler alarak gerçekleştirir; Hicret planını ona göre yapar.
MAHZUN OLMA ALLAH BİZİMLE BERABERDİR
Peygamber (as) yanında yol arkadaşı Ebu Bekir Sıddık ile Mekke’den ayrılır. Meşakkatli geçecek böyle başlar. (yh) Planları ters yüz olan Mekkeliler iki kutlu yolcunun yakalanması için ödül ilan ederler: 100 deve. O günün şartlarında bu ödül önemli bir servettir.
Böylece Peygamber ve yol arkadaşı önde, arkalarında gözleri dönmüş müşrikler, Mekke’den Medine’ye doğru yola çıkmışlardır. Medine’ye doğru gitmezler öncelikle Yemen tarafına doğru çevirirler rotalarını. Çünkü düşman hemen arkalarındadır. Keramet değil strateji. Abdullah bin Uraykıt ile Resullah (S.A.V.) 2 deveye anlaşmış. Peki, ne ödül koydular? 100 deve... "Benimle aynı dinde değiller" d
BEŞ MAYMUN DENEYİ
Bir kafese beş maymun koyarlar. Ortaya bir merdiven ve tepesine de iple bağlı bir salkım muz asarlar. Her bir maymun merdivene çıkıp muza ulaşmak istediğinde dışarıdan üzerine soğuk su sıkarlar…
Her maymun aynı denemeye giriştiğinde buz gibi soğuk su ile ıslatılır. Bütün maymunlar bu denemeler sonunda ıslanmayı tecrübe etmiş olurlar. Bir süre sonra muzlara hareketlenen maymunlar diğerleri tarafından engellenmeye başlanır.
Suyu kapatıp maymunlardan biri dışarı alınıp yerine yeni bir maymun konur. Yeni maymunun ilk yaptığı iş muzlara ulaşmak için merdivene tırmanmak olur. Fakat diğer dört maymun buna izin vermez ve yeni maymunu döverler.
Daha sonra ıslanmış maymunlardan biri daha kafesten alınır ve yerine yeni bir maymun konur. Ve merdivene ilk yaptığı atakta dayak yer. Bu ikinci yeni maymunu en şiddetli ve istekli döven ilk yeni maymundur.
Islak maymunlardan üçüncüsü de değiştirilir. Üçüncü yeni gelen maymunda ilk atağında cezalandırılır. İlk gelen iki maymunun yeni geleni niye dövdükleri konusunda bir fikirleri yoktur ama dövmektedirler.
Son olarak da kafesteki ıslanan son maymun olan dördüncü ve beşinci de değiştirilir. Tepelerinde bir salkım muz asılı olduğu halde artık hiçbir maymun merdivene yaklaşıp muzları almak için hamle yapamamaktadır.
NEDEN mi?
Çünkü, burada işler böyle gelmiş ve böyle gitmelidir...
Çünkü buna organizasyonel negatif öğrenme denir… İnsanoğlu için de tüm bunlar aynen geçerlidir...
www.yasarhocam.com
MEKKE'DEKİ OSMANLI ESERLERİ:
MESCİD-İ (BİA) AKABE
Sevgili Peygamberimiz (ﷺ) Nübüvvetin on birinci yılına (620) rastlayan hac mevsiminde Yesrib (Medine) halkından bir grupla Akabe’de karşılaştı ve onlara İslâm’ı tebliğ etti. Hazrec kabilesine mensup olan altı kişilik bu grup İslâmiyet’i kabul edince, Hz. Peygamber (ﷺ) Efendimiz onlardan kendisini Yesrib’e götürüp himaye etmelerini ve böylece İslâm dinini yaymasına yardımcı olmalarını istedi. Onlar da Evs kabilesiyle aralarında yıllardır süregelen savaşların yol açtığı düşmanlığın ortadan kalkacağını, bu yeni din vasıtasıyla iki kabile arasında birlik ve beraberliğin yeniden doğacağını ümit ettiklerini ifade ettiler. Medine’ye döndüklerinde Hazrec ve Evs kabilelerine İslâm’ı anlatacaklarını söyleyerek ertesi yıl Hz. Peygamber’le (ﷺ) buluşmaya söz verdiler.
Bu küçük müslüman grubun Medine’de gösterdiği faaliyet sayesinde birçok kişi İslâmiyet’i kabul etti. Bunlardan on Hazrecli ve iki Evsli verilen söz üzerine ertesi yıl Mekke’ye gelip Akabe’de Hz. Peygamber’le buluştular. “Hiçbir şeyi Allah’a eş koşmayacaklarına, hırsızlık ve zina yapmayacaklarına, çocuklarını öldürmeyeceklerine, birbirlerine iftira etmeyeceklerine, emirlerine uyacaklarına” dair Hz. Peygamber (ﷺ) Efendimiz'e söz verdiler ve ona biat ettiler. Nübüvvetin on ikinci senesi (621) Zilhicce ayında Akabe’de yapılan bu biata Birinci Akabe Biatı denir. Birinci Akabe Biatı, savaşla ilgili hususları ihtiva etmediği için Bey‘atü’n-nisâ adıyla da anılmıştır.
Hz. Peygamber (ﷺ) Yesrib (medine) halkına İslâm’ı ve Kur’an’ı öğretmesi, orayı İslâm’ın merkezi olmaya elverişli hale getirmesi için Mus‘ab b. Umeyr’i (r.a) Yesrib’e gönderdi. Bir yıl boyunca Mus‘ab’ın gösterdiği faaliyet, Yesrib’in iki büyük reisi Sa‘d b. Muâz ile Üseyd b. Hudayr’ın (r.a) müslüman
MEKKE'DEKİ OSMANLI ESERLERİ:
Mekke’deki Medreseler
Mekke’de Osmanlının son dönemlerinde de Burhahü’l-İttihad adı verilen okul gibi okullar açılmaya devam edilmiş, en son olarak ise “küttab” diye anılan okuma-yazmanın yanı sıra matematik gibi derslerin de verildiği mektepler yeterince açılmıştır. Bu mektepler içerisinde Merve bölgesinde Âşiye Okulu gibi kızların devam ettiği küttâblar da açılmıştır.
1. Süleymaniye Medresesi: Mescidü’l-Haram’da Rüknü
İrâkiye hizasındaydı. Mescidü’l-Haram’ın 19 kapısından birine ve yedi
minaresinden birine ismini vermiş olan medrese, genişletme faaliyetlerinde yıkılmış olup bugün mevcut değildir. Bu medresenin kütüphanesinde çok değerli kitaplarının bulunduğu bilinmektedir.
2. Bâstiye Medresesi: Mescidü’l-Haram’daydı, günümüzde mevcut değildi.
3. Osmaniye Medresesi: Mekke’de çok sayıda Osmanlı okulu bulunmaktaydı. Ancak günümüzde bu okullardan çok azı ayaktadır.
Bunlardan biri de Cerval semtindeki Osmaniye Medresesi’dir.
4. El-Benât Medresesi (Kız Okulu): Bu okul, Osmanlı döneminden kalan en güzel okullardan birisidir. Dört katlı olan okul büyük
bir alana sahiptir ve zengin dış görünüşlüdür. Zemin katın dış iki cephesi revaklı olup birinci ve ikinci katlarda bu revaklar balkonların önle-
rinde devam ettirilmiştir.
www.yasarhocam.com
#dortyol #hatay #iskenderun #belen #antakya #payas #kabe #huzur #kırıkhan #dörtyol #yayladağı #hoca #erzin #kumlu #ravza #reyhanlı #kırıkhan #osmanlı #umre #hac #defne #samandağ #arsuz #altınözü #hassa
Yaşar Hocam YouTube kanalında başlıyor..
MEKKE'DEKİ OSMANLI ESERLERİ:
Kabe’de son Osmanlı izi Revaklar
İlk defa Abbasi Halifesi Mehdi tarafından , gölgelenmek amaçlı yaptırılan revaklar, zaman içerisinde yıpranarak kullanışsızbir hale gelmiştir. Kanun-i Sultan Süleyman , bir emirler Mimar Sinan’a revakların onarımını yaptırtmıştır. Bu onarımdan sonra revakların üstlerine soğan kubbeler eklenmiştir.
Mimar Sinan’nın talebelirnden olan Mimar Mehmet Ağa , 1590 yılında revaktaki sütunlara yeni eklemeler yaptı. Daha önce ağaçtan yapılmış olan direkleri ve kemerleri , mermer kullanarak yenilemiştir.
2014 yılında Kabe’yi genişletme projesi kapsamında, revaklar yerlerinden usulüne uygun bir şekilde sökülerek, Arafat yakınlarındaki şantiyeye taşınmıştır. Gerekli resterasyon çalışmaları tamamlandıktan sonra, tekrar 15 metre geriye inşaa edilmiştir.
www.yasarhocam.com
#dortyol #hatay #iskenderun #belen #antakya #payas #kabe #huzur #kırıkhan #dörtyol #yayladağı #hoca #erzin #kumlu #ravza #reyhanlı #kırıkhan #osmanlı #umre #hac #defne #samandağ #arsuz #altınözü #hassa
www.yasarhocam.com
DÜNYA KIBLE GÜNÜ!
Müslümanların, nerede bulunurlarsa bulunsunlar, namaz kılmaya başlarken yönelmeleri gereken, Mekke bulunan Kâbe’nin olduğu yöne kıble denir!
Belli bir kıblenin belirlenmesi konusunda üzerinde durulan çok sayıdaki hikmetten en önemlileri Müslümanlar arasındaki birlik ve uyumun sağlanması üzerinde yoğunlaşır.
Buna göre Allah aralarında bir ihtilaf olduğu vehmini ortadan kaldırmak, birlik ve beraberlik içinde kulluk etmelerini sağlamak için belli bir yön tayin etmiş ve hepsinin o tarafa yönelmelerini buyurmuştur.
Mekke'de kıble olarak Beytü'l Makdis'in (Mescid-i Aksa) seçilmesi mü'minlerin müşriklerden ayrılması; daha sonra kıblenin Kâbe yönünde değiştirilmesi de "Senin üzerinde olduğun (Kâbe'yi) kıble yapmamız ancak peygambere uyanları, ökçesi üzere dönenlerden ayırdetmek içindir" (Bakara, 2/143) âyetinin de işaret ettiği gibi mü'minlerin yahudilerden ayrılmaları hikmetine bağlıdır.
İstikbal-i Kıble; Namazı kıbleye yönelerek kılmaktır. Namazı kıbleye yönelerek kılmak şarttır. Mekke'de bulunan ve Kabe'yi gören kimse doğrudan doğruya Kabe'nin kendisine yönelir.
Kıble Açısı; Kabe´nin bulunduğu nokta, bizim bulunduğumuz nokta ve kuzey kutbu arasında oluşan küresel üçgenin trigonometrik çözümünün açı cinsinden ifadesidir.
Kabe'yi görmeyen kimse ise, Kabe'nin bulunduğu tarafa yönelerek namazını kılar.
Mekke şehrinin enlemi 21° 26 ' , boylamı 39° 49 '.
Güneşin arz üzerinde bakıldığında görüldüğü nokta (astronomik ifade ile deklinasyonu) her gün için değişmektedir.
Güneşin deklinasyonu ; 21 Haziranda kuzey yarım küresinde +23° 27 ' , 21 Aralıkta güney yarım küresinde 23° 27 ' 'dır.
Kıble Saati ; Kabe'nin bulunduğu nokta , güneşin arz üzerinde bakıldığında görüldüğü yer ve bulunduğumuz nokta arasında oluşan küresel üçgenin trigonometrik çözümünün zaman cinsinden ifadesidir. Gü
MEKKE'DEKİ OSMANLI ESERLERİ:
Osmanlı Kışlası
Hac yapmak niyetiyle Mukaddes Topraklar’a gelen fakir hacıların, barınma ve sağlık ihtiyaçlarını karşılamak için Cennet Mekan II. Abdulhamit Han tarafından yaptırılımıştır. Mescd-i Haram’a yakın Cervel mevkisinde inşa edilen bu bina , 600 kişiyi ağırlayacak bir misafirhane , büyük bir hastane ve eczaneden teşekkül etmiştir.
Bu büyük inşaat, 1894- 1897 yılları arasında 50.000 lira harcanarak bitirilmiştir. Yıllarca dışardan gelen fakir hacılara hizmet veren bu bina, II.Abdulhamit’in tahtan indirilmesi ve Mekke’de bazı kabilelerin kışkırtmalar sonucunda isyan etmesiyle, 1908 senesinde askeri kışlaya çevrilmiştir.
Şerif Hüseyin önderliğinde 1916 yılında isyan eden kabileler, kışlaya büyük bir saldırı düzenlediler. 24 günlük bir direnmenin sonunda kışla düşmüştür. 400 yıl boyunca Mekke’de hizmet sunan Osmanlı hakimiyeti, bu olayla son bulmuştur.
www.yasarhocam.com
YEŞİL KUBBE ÜZERİNDE MİNİK KUBBE’NİN HİKMETİ?!
Hücre-i Şerife'nin üzerine iki kubbe inşa edilmiştir. Biri herkesin dışarıdan gördüğü büyük kubbe olan yeşil kubbedir. Bu kubbeyi yedinci asrın sonlarına doğru sultan Kalavun inşa etmiştir. Bu kubbe hicri 678 e kadar yoktu. Sultan Kalavun kubbeyi tahtadan inşa ettirmiş ve üzerini Hücre-i Şerife'yi yağmurdan korumak amacıyla kurşunla kaplattırmıştır.
Bu büyük kubbe Sultan Kayıtbay zamanında 887 h. de çıkan yangından sonra ikinci kez inşa edilerek yenilenmiştir. Bu sefer kubbe tahtadan değil horasandan inşa ettirmiştir. Ancak kubbe yükselip üst seviyeye ulaşınca bazı çatlamalar olunca mühendislerle istişare ederek o kısmı yıktırmış ve mısırdan beyaz alçı getirttirerek üst kısmını bu maddeden yaptırmıştır.
1233 h. de Sultan 2. Mahmut zamanında kubbede çatlamalar meydana gelince kubbenin üst kısmı yıkılarak çok sağlam bir şekilde yeniden inşa edilmiştir. Bu inşatta edebe son derece riayet edilmiş çekiç darbelerinin ses çıkarmaması için altlarına keçe bağlanmış ve Hücre-i Şerifin içine bir şey dökülmesin diye kubbenin alt kısmına tahtadan sütre konmuştur. Ferasetli ve edebli ecdadımız, Nebiler Nebisi’nin kabr-i şerifinin üzerinde bu kubbeyi nasıl inşâ edeceklerini günlerce düşünmüşler. “Biz nasıl olur da Efendimiz s.a.s.’in üzerinde çalışabiliriz; bu çalışmamız Ona s.a.s. ve halifelerine karşı saygısızlık olur” diyerek, düşünmüş, düşünmüşlerdir. Nihayet aralarında anlaşarak, “madem bu kubbe illa ki inşâ edilecek, o zaman her bir inşaat malzemesinin adını değiştirerek kubbeyi inşâ edene dek, tek bir dünya kelamı konuşmamaya yemin edelim demişlerdir. Çivinin adı: Allah-u Ekber, çekicin adı: Sübhanallah, tahtanın adı: Sallallahu ala seyyidina Muhammed, çamurun, liflerin her birinin adını Allah’a ve Peygamberine ait övgü sözleri ile e
MAKAM-I İBRAHİM!
Mescid-i Harâm’ın içerisinde Kâbe’ye yaklaşık 15,40 m. uzaklıkta, üzerinde İbrahim -aleyhisselâm-’ın ayak izleri olarak kabul edilen 1 cm. arayla iki çukurun bulunduğu ve Kâbe’nin inşası sırasında İbrahim -aleyhisselâm-’ın üzerine çıkıp iskele olarak duvar örmek ve insanlan hacca davet etmek için kullandığı taşa "Makâm-ı İbrâhim" adı verilir. Madenî sarı bir mahfaza içinde yer alan taşı, Hz. İbrahim’in, oğlu İsmail ile birlikte Kâbe’yi yeniden inşa ederken üzerine basıp iskele olarak kullandığına inanılmaktadır. Bir başka inanışa göre o, Hz. İbrahim’in insanları hacca davet için üzerine çıktığı taştır.
Bunlardan her ikisi de mümkün olabilirse de, bizim açımızdan önemli olan, taş veya bu taşın bulunduğu yer, Makam-ı İbrahim’in Kur’ân-ı Kerim’de geçmesidir. (Bakara, 2/125; Âl-i İmran, 3/96)
Gerek orada namaz kılınmasını söyleyen ayet, gerekse Hz. Peygamber’in Makam-ı İbrahim’i Kâbe ile arasına alarak namaz kılması sebebiyle, tavaf sonrası kılınan iki rekât namaz, izdihamın olmadığı durumlarda orada veya oraya yakın bir yerde kılınmaktadır. Hz. Peygamber, Makam-ı İbrahim’de kıldığı iki rekât namazında Allah’ın birliğini, tevhidi içeren Kâfirun ve İhlâs sûrelerini okumuştur. Ancak, kalabalık zamanlarda bu namazın tam orada değil de, tavaf edenleri engellemeyecek şekilde başka bir yerde kılınması daha uygun düşmektedir.
Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, "Rükn (Hacerülesved) ve Makâm-ı İbrâhim cennet yakutlarından iki yakuttur. Eğer Allah onlann aydınlıklannı (ziyasını) gidermemiş olsaydı doğu ile batı arasını sürekli aydınlatırlardı” buyurmuştur (Tirmizî, "Hac”, 49).
Zaman zaman seller yüzünden Kâbe’nin duvanna kadar sü-rüklenen Makâm-ı İbrahim’in, Hz. İbrâhim -aleyhisselâm- zamanından itibaren bugünkü yerinde bulunduğuna dair riva
MEDİNEDE NE-NERDE-NASIL!? - 6
Bâbu's-Selâm(Selâm Kapısı)
Mescid-i Nebevî.
Osmanlı dönemine ait süsleme, hat örnekleri ve tuğranın hâlâ korunduğu kapı, Hz. Peygamber'in ﷺ kabrini ziyaret için kullanılan ana giriştir.
Bu kapı ilk olarak Hulefa-i Raşidin döneminden sonra açılmıştır. Bu kapıyı Mervan bin Abdilmelik açtırmıştır. Bundan dolayı buna aynı zamanda mervan kapısı da derlerdi. Mervanın evi de bu kapının yanındaydı. Bu kapıya yine haşyet kapısı ve huşu kapısı da denirdi. Bu kapıyı Hz. Ömerin açtırdığını da söyleyenler olmuştur. Bu gün bu kapı selam kapısı olarak bilinmektedir. Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) i ziyarete girerken muvacehe-i şerifenin hizasında olmasından dolayı ve ziyarette bulunanların bu kapının hizasında bulunmalarından dolayı selam kapısı denmiştir. Mescid-i Nebevî nin kapıları bu kapıdan itibaren numaralanmıştır. Selam kapısı 1 nolu kapıdır.
Tarihler 1861 yılını gösteriyordu. Mescid-i Nebevi'deki büyük inşaata başlayalı 11 sene olmuştu. Binanın yapım aşamasını sıkı takip eden, aldığı tedbirlerle ihtiram ve ihtimamı gözeten, yapının banisi Sultan Abdülmecid Han o yıl vefat etti. Osmanlı tahtına 31 yaşında geçen Sultan Abdülaziz Han'ın saltanatının ilk yılında Peygamber Mescidinin inşaatı, tezyinât ve tefrişâtı tamamlandı. Mescidin ana tac kapısı üzerine (Selam Kapısı) Osmanlı Türkçesiyle bir kitabe hazırlanıp yerleştirildi. 1517 yılından beri bu kutsal mabette yapılan tamirat ve tadilatların tamamında Arapça kitabe konulmuşken bu inşaat için ilk defa Türkçe bir kitabe yazılmıştır. Kapı üzerinde barok stiliyle şekillenmiş dal motiflerinin arasında görülen tuğra Sultan Abdülmecid Han'a aittir. Onun hemen altında zemin rengi yeşil, yazısı altın suyuyla tezhiplenmiş bir kuşak bulunur. Celî sülüs hattıyla yazılmış Osmanlıca 19 Beyitten oluşan bir şiir yer a