Ayaz Travel

Ayaz Travel Türkiye genelinde bireysel ve kurumsal turistik hizmetler sağlamaktayız.

01/02/2022
01/02/2022
04/01/2022
01/01/2022

#2022

Şanlıurfa'nın 15 kilometre kuzeydoğusunda bulunur. Şanlıurfa merkezinden taksi ya da minibüslerle kentin kuzeydoğusunda ...
29/05/2021

Şanlıurfa'nın 15 kilometre kuzeydoğusunda bulunur. Şanlıurfa merkezinden taksi ya da minibüslerle kentin kuzeydoğusunda yer alan Göbeklitepe'ye kısa sürede ulaşmak mümkün. Şanlıurfa il merkezinin Örencik köyü yakınlarındadır. Göbeklitepe 12.000 yıl önce inşa edilmiş. Kazılar sonucunda elde edilen verilere göre bu yapılar yerleşim amaçlı kullanılmamışlar. Göbeklitepe’de toplam 20 adet olduğu belirlenen bu üzeri açık yapıların dini amaçlı yapılmış olduğu biliniyor, dünyanın ilk tapınakları. Taş devrinden kalma bu tapınakların yapılış biçiminde ortak bir özellik göze çarpıyor; T biçiminde sütunlar ile çevrilmiş bu tapınakların merkezinde iki T biçiminde sütun karşılıklı olarak yer alıyorlar. Boyları 3 ila 6 metre arasında değişen bu sütunların stilize edilmiş insan tasvirleri olduğunu düşünülüyor. Bunun sebebi sütunlarda görülen kol ve el tasvirleri. Ayrıca sütunlar üzerinde hayvan tasvirleri ve semboller var.

GÖBEKLİTEPE'NİN TARİHİ

Alman arkeolog Klaus Schmidt’in öncülüğünde 1995 yılında başlanan kazılar sonucu ortaya çıkartılan Göbeklitepe, UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’ne alınmıştı. Schmidt, Göbeklitepe’yle ilgili “Kendi gücünün farkına varan insanoğlunun, doğanın parçası olmaktan çıkıp, ona hükmetmeye giden yolu açtığı yerdir” tanımını yapmıştı.

12 bin yıl önce inşa edildiği ortaya çıkarılan ve yerleşik yaşama geçiş tarihinin yeniden yazılmasına yol açan Göbeklitepe, çok sayıda yuvarlak yapıdan oluşuyor. Bu yapılardan sadece 6 tanesi gün ışığına çıkarıldı. Yapılardan 20 tane olduğu tahmin ediliyor. Diğerlerinin gün yüzüne çıkartılması için de çalışmalar sürüyor.

Türkiye’nin en önemli turizm merkezlerinden de olan Göbeklitepe’de T biçiminde sütunların üzerinde yer alan figürlerle de sanat tarihi açısından büyük bi döneme sahip. 3 boyutlu kabartmalar görenleri hayran bırakıyor.

Göbeklitepe’de yapılan kazılarda bugüne kadar çeşitli kafatası parçaları da bulunmuştu. Bir çalışma sonucunda çıkartılan üç kafatası parçası ise dünyanın en erken oyulmuş kafatasları olarak değerlendirilmişti.

Trabzon / UzungölUzungöl gölünün oluşumu hakkında tarihi belge niteliğinde yazılı herhangi bir kayıt yoktur. Ancak yöred...
26/05/2021

Trabzon / Uzungöl

Uzungöl gölünün oluşumu hakkında tarihi belge niteliğinde yazılı herhangi bir kayıt yoktur. Ancak yöredeki jeolojik değişiklikler, göçler ve yerleşim hareketleri bize fikir vermektedir derin bir vadi olduğu anlaşılan Uzungöl’ün bugünkü oluşumu Karesder yaylasının doğusundan Uzungöl’e kuş bakışı bakan yamacın akıp aşağıya inmesiyle oluşur. Solaklı deresinin önünü kesen bu heyelan bugünkü gölü meydana getirmiştir. Hocalı mahallesi, Kablanoz mevkiinin yukarısındaki (*) (ikindi taşı)taşlar bu sel zamanında gelmiştir. Bu durum oluşan felaketin büyüklüğünü anlatmak için yeterlidir. O halde Uzungöl felaketinin oluş tarihi olarak 1610 ile 1620 yılları arasında olduğunu söyleyebiliriz zira 7 köyün sürgün ve göç fermanları bu yıllara rastlamaktadır. Büyük bir olasılıkla insanların artık buralarda yaşamın zorluklarını anlamış ve göç için sebepler yaratmaya başlamışlardır.

Bununla ilgili bir başka kanıt yaşayan yaşlılarımızın büyüklerinden duyduklarını birbirlerine anlatarak günümüze kadar taşınan bilgilerdir. Rahmetli İsmail Aygün (Hasan oğlu) Uzungöl’de 10 yıl muhtarlık yapmış konularla alakalıydı onun bu hususlardaki derin bilgilerinden yararlandım hasan oğluna göre göl bir zamanlar haldızenin altlarına kadar çıktığını eskilerden duyduğunu anlatırdı bu görüşü destekleyen bir başka yaşlı büyüğümüz Mustafa geneldir ona bu konuyu sorduğumda onunda büyüklerinden aynı şeyleri duyduğunu ve aynı görüşte olduğunu teyit ederdi. Bir başka kanıt Uzungöl’ün alabalığını yıllarca avlayan Ruşen Çakır 1950li yıllarda gölün derinliğinin 70 metre olduğunu söylerdi. Yıllık erozyonla dolgu miktarına bakarsak gölün derinliğinin daha fazla olduğu nu söyleyebiliriz. Uzungöl’ün tarihçesinde bu konu daha detaylı işlenmiştir gölün değeri bilinmeli ve onun korunması için ne lazımsa yapılmalı hiçbir fedakarlıktan kaçınılmamalıdır. Gölün çevresi yaklaşık 7500 metredir. Boyu köprü ayağından Gölbaşı sazlığına kadar 1000 metredir. Eni en dar yerinden 500 metre civarındadır. Suyunun sertlik derecesi (ph) 7 ile 8 arasıdır. Gölde alabalık mevcuttur. Göl ve tabiatı sayesinde yöredeki yabani hayvan çeşidi yaklaşık 20 civarındadır.

Mezopotamya’nın incisi: MARDİNMardin, mimari, etnografik, arkeolojik, tarihi ve görsel değerleri ile zamanın durduğu izl...
25/05/2021

Mezopotamya’nın incisi: MARDİN

Mardin, mimari, etnografik, arkeolojik, tarihi ve görsel değerleri ile zamanın durduğu izlenimini veren Güneydoğunun şiirsel kentlerinden biridir. M.Ö.4500’den başlayarak klasik anlamda yerleşim gören Mardin, Subari, Sümer, Akad, Babil, Mitaniler, Asur, Pers, Roma, Bizans, Araplar, Selçuklu, Artuklu , Osmanlı dönemine ilişkin bir çok yapıyı bünyesinde harmanlayabilmiş önemli bir açık hava müzesidir.

Geçmişi tek karede dondurmayan, taş sokaklarında dolaşanlara geniş bir tarih yelpazesi sunan büyüleyici bir şehirdir.

Mardin İsminin Kaynağı

Mardin adı hakkında pek çeşitli söylenceler vardır; J.A.Dupre’ve J.Von Hammer, Marde kelimesinin savaşçı bir kavim olan Mardelerle ilgili olduğunu, Martdelerin İran hükümdarlarından Arşedir (226-241) tarafından burada yerleştirildiklerini anlatır. Şehir ve kavim isimleri arasında benzerlik, Mazıdağı yöresinde oturan Yezidilerin Şeytana tapmaları, eski bir İran ananesinin devamı olarak şerre kötülüğe ibadet eden Marde’lerin yerleştirildiklerinin delilidir. C.Ritter her ne kadara bu ifadeyi naklederse de bu ifadeye şüpheli bakar.
Çoğu Kaynaklarda: Mardin’in gerçek adı “Merdin” diye geçer. Zira halkın çoğu da bugün böyle demektedir. Bu ad “kaleler” anlamına gelir. Şehre bu adın verilmesinin nedeni de yakınında bir çok kalenin bulunmasıdır. Mardin kalesi olan, Kuşlar Yuvası, Kartal Kalesi veya Kartal Yuvası, Eskikale köyünde bulunan Kal’at ül Mara Kalesi Deyrulzafaran manastırının kuzey doğusunda Arur Kalesi ve Erdemeşt Kalesi bu adın verilmesine etken olmuştur.

VII. Yüzyılda İmparator Maoricius(1582-602) devri tarihini yazan Theophilaktos Simokattes’da ve Tarihçi Procopius, aynı devir Coğrafyacısı Georgius Cyprius da; Ermenice kaynaklarda Merdin, Süryanice kaynaklarda Merdo, Merdi, Marda ve Mardin okunuşlarında rastlanıldığı, Süryani imla farklarının bu kelimenin belirli, belirsiz ve çoğul şekillerindeki ayrılıklarından doğduğu ifade edilmektedir.
Tarihte Mardin için bir çok isim kullanılmıştır. Bunlar: Erdobe, Tidu, Merdin, Merdö, Merdi, M***a, M***e, Kartal yuvası, Kuşlar Yuvası, Mardin...dir.

Bitlis / TatvanVan Gölünün güney batı kıyısında, Nemrut Dağının doğu eteğindeki düzlükte kurulmuş bulunan Tatvan, doğal ...
23/05/2021

Bitlis / Tatvan

Van Gölünün güney batı kıyısında, Nemrut Dağının doğu eteğindeki düzlükte kurulmuş bulunan Tatvan, doğal bir liman görünümündedir. Bitlis iline bağlı bir ilçe olmakla birlikte, bağlı bulunduğu ilden, nüfus açısından daha büyük bir yerleşim birimidir. Son yerleşmelerle birlikte Bitlis’e olan uzaklığı 20 kilometreye inmiş durumdadır.

Tatvan’ın tarihine baktığımızda, yaygın yargının aksine binlerce yıllık bir geçmişle karşılaşırız. Tarihi belgeler de bu durumu ispat etmektedir. Buna göre Tatvan’ın bilinen tarihi, son yapılan araştırmalar sonucunda elde edilen bulgulara göre günü­müzden takriben beş bin yıl öncesine da­yanmaktadır.

Uzun bir geçmişe sahip bulunan Tatvan, ilk çağlardan itibaren çeşitli mil­letlerin ve bu arada Dara, Büyük İskender, Selçuklu Hükümdarı Alparslan, Timur, Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Sü­leyman, Şah İsmail ve IV. Murat’ın ordula­rına geçit görevi gördü. Osmanlı Hü­kümdarları İran seferlerine çıktıklarında Tatvan’dan önemli oranda istifade ettiler. Hatta, İran seferi sırasında Kanuni Sultan Süleyman’ın, Van Gölünün güney batısına düşen bu limanda, bir tersane yaptırdığı bilinmektedir. Araş­tırmalar sonucunda elde edilen belgelerden ve eski kaynaklardaki bilgilerden anlaşıl­dığı kadarıyla, ilçe ve çevresinin ilk sa­kinleri Subarlardı. Daha sonra Hurriler ve Hititler ile bunlara bağlı çeşitli boylar Tat­van’a hakim oldular.

M.Ö. IX. Yüzyıldan itibaren Urartular, Van ve çevresi ile birlikte Tatvan’da üç asır bo­yunca egemenlik kurdular. Van şehrini kendilerine başkent edinen Urartular’ın Tatvan’daki hakimiyetleri sona erdikten sonra ilçeyi çeşitli boylar yurt edindiler. Söz konusu boyların Asur, İran, Roma ve Bizans gibi çeşitli devletlerle kısa veya uzun temasları oldu.Hz. Ömer dönemi ise Tatvan için yeni gelişmelerin başlangıcı oldu. Çünkü bu tarihten itibaren Bitlis ve çevresi İslam Devletinin toprakları arasına katıldı. 1071’deki Malazgirt Meydan Sava­şından sonra bu kez Tatvan Selçukluların eline geçti ve bu durum M.S. 1200’lere kadar devam etti. Bu tarihlerden sonra Tatvan, Harzemşahlar, İlhanlılar ve Akkoyunluların istilasına uğradı.

Uygarlığın Doğduğu Şehir: Şanlıurfa / HarranŞanlıurfa"nın 44 km. güney doğusunda bulunan ve her yıl binlerce yerli ve ya...
23/05/2021

Uygarlığın Doğduğu Şehir: Şanlıurfa / Harran

Şanlıurfa"nın 44 km. güney doğusunda bulunan ve her yıl binlerce yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret edilen tarihi kent Harran, kendi adıyla anılan ovanın merkezinde kurulmuştur. İlçe nüfusu 2019 yılı TUİK verilerine göre 89 bin 798 tir. Buna göre nüfusun % 89 'lük bölümü Köylerde % 11'lik bölümü ise merkezde yaşamaktadır.İlçede 99 köy 105 mezra bulunmaktadır.Yukarı Mezopotamya'nın tabii bir parçası olarak kabul edilen İlçe toprakları, Doğudan-Kuzeye kadar uzanan Tek Tek Dağları ile sınırlanan İlçe, dağlık kesimi hariç tutulursa, Kuzeyden Güneye doğru açılan düz ve geniş bir ova görünümü arz eder. Yüzölçümü 704 Km2 'dir. Yazları sıcak ve kurak, kışları ise nispeten ılık geçer. Sıcaklık zaman zaman 40 dereceyi geçmektedir. Aralık ve Ocak aylardı ise en soğuk dönemidir. Bu aylarda gündüzleri 12-14 derece olan sıcaklık bazı geceler, ender de olsa (0) derecenin alına düşebilmektedir.

Bölgenin yağışları en bol olduğu dönem, Ekim-Nisan aylarıdır. Harran Ovasının özlemini çektiği GAP'ın devreye girmesiyle yörenin, makûs talihi değişmiş, sulu tarıma geçilerek büyük bir tarım potansiyeli oluşmuştur. Harran Ovası 852.000 dekardır. Kuru tarımdan sulu tarıma geçen Harran Ovası Türkiye'nin pamuk ihtiyacının yarısını karşılamaktadır. Hububat ekiminde ise Konya Ovasından sonra ikinci sıra gelmektedir.

Tevrat"ta da "Haran" olarak geçen yerin burası olduğu söylenir. İslâm tarihçileri kentin kuruluşunu Nuh Peygamber"in torunlarından Kaynan"a veya İbrahim Peygamber"in kardeşi "Aran"a (Haran) bağlarlar. XIII. yüzyıl tarihçilerinden İbn-i Şeddat, Hz. İbrahim"in Filistin'e gitmeden önce bu şehirde oturduğunu, bu nedenle Harran"a Hz. İbrahim"in şehri de denilmektedir.

Harran, Kuzey Mezopotamya"dan gelerek batı ve kuzey batıya bağlanan önemli ticaret yollarının kesiştiği bir noktada bulunmaktadır. Bu özelliğinden dolayı Harran, Anadolu ile sıkı ticaret ilişkileri bulunan Assurlu tüccarların önemli uğrak yerlerinden biri idi. Anadolu"dan Mezopotamya"ya, Mezopotamya"dan Anadolu"ya olan ticaret akışının binlerce yıl Harran üzerinden yapılmış olması bu tarihi kentte zengin bir kültür birikiminin oluşmasına neden olmuştur.

Erzurum her mevsim, farklı heyecanlar yaşayabileceğiniz, farklı güzellikler bulabileceğiniz bir şehirdir. Dünyanın en bü...
20/05/2021

Erzurum her mevsim, farklı heyecanlar yaşayabileceğiniz, farklı güzellikler bulabileceğiniz bir şehirdir. Dünyanın en büyük şelalelerinden biri olan Tortum Şelalesi bunu en iyi anlatan doğal güzelliklerden biridir.

Tortum Şelalesi, Tortum Gölü’nün Tev Vadisi’ndeki heyelan kütlesini aşarak dökülmesiyle oluşmuştur. 21 metre genişlik ve 48 metre yüksekliğe sahiptir. Şelalenin önünde yer alan izleme balkonu, ziyaretçilerin büyük ilgisini çekmektedir. İzleme merdivenlerinin nefes darlığı ve kalp rahatsızlıklarını önlediğine inanılmaktadır.


_Tortum Şelalesi'nin Oluşumu_

Şelalenin ve çevresinin deniz seviyesinden yüksekliği yaklaşık 1000 metredir. 1700'lü yıllarda Kemerlidağ'dan ayrılan büyük heyelan kütlesinin Tortum Çay'ının aktığı Tev Vadisini kapatmasıyla oluşmuştur. Tortum Şelalesinin sularının düştüğü yerde dev bir kazan oluşturmuştur. Günümüzde su sporlarının yapılabileceği doğal bir ortam oluşmuştur.

Yılın her dönemi farklı bir güzelliğe bürünen Tortum Şelalesi, doğa tutkunlarına kendini hayran bırakan eşsiz bir güzellik sunar. Şelale, özellikle mayıs ve haziran aylarında bütün görkemiyle kendini gösterirken hazirandan sonra su miktarında azalma olmaktadır. Düşen su seviyesi de Tortum Şelalesi’ne farklı bir güzellik katmaktadır. Şelale ve çevresi, aynı zamanda Erzurum'un önemli mesire alanlarından biridir. Tortum Şelalesi'ne 1952-1960 yılları arasında hidroelektrik santrali yapılmış ve Türkiye'nin elektrik arzına katkıda bulunmaya başlamıştır. Uzundere ilçesinde bulunan bu doğa harikası, Erzurum ilinin 100 km kuzeyinde, Uzundere ilçesine 16 km mesafede ve Tortum Gölü’nün kuzey kenarında yer almaktadır.

Uluabat Gölü zengin biyolojik çeşitliliği ile ülkemizin önemli gölleri arasındadır. "Uluslararası Yaşayan Göller Ağı"na ...
19/05/2021

Uluabat Gölü zengin biyolojik çeşitliliği ile ülkemizin önemli gölleri arasındadır. "Uluslararası Yaşayan Göller Ağı"na dahil olan göl Türkiye'de Yaşayan Göl unvanına sahip tek göldür.
Marmara Denizi’nin güneyinde yer alan sığ, bulanık, örtrofik bir tatlısu gölüdür. Önemli Kuş Alanı statüsü kazanan Ulubat Gölü, küçük karabatak, alaca balıkçıl ve kaşıkçı için önemli bir üreme alanıdır. Kışın gölde, aralarında küçük karabatak, tepeli pelikan, almabaç patka, tepeli patka ve sakarmekenin de gözlenebileceği büyük sayılarda su kuşu bulunur. Gölde üreyen diğer önemli kuşlar arasında küçük ak balıkçıl ve çeltikçi sayılabilir.

Nemrut Dağı’nda şehirleşmeyi başlatan ilk uygarlık Persler oldu. Daha sonra bölgeye yayılmacı politikalar güden Yunanlıl...
16/05/2021

Nemrut Dağı’nda şehirleşmeyi başlatan ilk uygarlık Persler oldu. Daha sonra bölgeye yayılmacı politikalar güden Yunanlılar hakim oldu. Sonraki süreçte bölgede hakimiyet bir kez daha değişti ve Milattan Önce I. yüzyılda Nemrut Dağı ve çevresinde Kommagene Krallığı I. Mithrades Kallinikos tarafından kuruldu. 141 yıl boyunca hüküm süren Kommagene Krallığı M.S. 72 yılında Roma hakimiyetine girmiştir. Bu uygarlığın kalıntıları olan ve Nemrut Dağı üzerinde bulunan birçok tarihi eser ise günümüze kadar yıkılmadan ayakta kalmayı başarabilmiştir. Bir güç simgesi halini alan bu dağ günümüzde de önemini korumaktadır.

Nemrut Dağı nasıl keşfedilmiştir?

Alman bir mühendis olan Karl Sester 1881 yılında yol yapımında çalışmak üzere Diyarbakır'a gelmiştir. Aynı anda bu bölgede araştırma yapmış ve bazı tarihi yapılar dikkatini çekmiştir. Birtakım çalışmalar sonucu tesadüfen fark ettiği eserlerin üzerindeki Grekçe yazıları çözüp bu heykel ve eserlerin Kommagene Krallığı’na ait olduğunu ve Kral I. Antiochos' un emirleriyle yapıldığını keşfetmiştir. Bu keşif sonrası Nemrut Dağı ayrı bir önem kazanmıştır. Bölgede keşfedilen bir yazıtta Antiochos'un ağzından yazılmış bir metin yer almaktadır. Bu metin kralın heykelleri kendisi için yaptırdığını anlatmaktadır. Nemrut Dağı’nın gizemi de bu yazıtla birlikte çözülmüştür. Daha sonraları bu çalışmalara ünlü Oryantalist Osman Hamdi Bey de katılmıştır. Dağda bulunan taşınabilir eserler Adıyaman Müzesi’ne götürülmüş, taşınamayan eserler ise hâlâ Nemrut Dağı’nda yer alan milli park içerisinde muhafaza edilmektedir.

Laleli Taşhan çoğu kaynakta “Çukurçeşme” ve “Katırcıoğlu” isimleriyle yer alan Taşhan, 1763 senesinde inşa edilmiş.Yapı,...
15/05/2021

Laleli Taşhan çoğu kaynakta “Çukurçeşme” ve “Katırcıoğlu” isimleriyle yer alan Taşhan, 1763 senesinde inşa edilmiş.

Yapı, sipahilerin güvenli şekilde barınabilmeleri adına III. Mustafa tarafından yaptırılmış. Bu nedenle, bazı kaynaklarda ”Sipahiler Hanı” olarak da geçiyor. İki kat ve üç avludan oluşan han, mimarisiyle farklı bir kimlik kazanıyor.

Yapının en önemli özelliklerinden bir tanesi de kesme taş kullanılarak yapılmış olması. Ön cephesi tamamen kesme taştan yapılan Laleli Taşhan’ın inşa edildiği zamanı göz önüne alırsak, inşa edildiği dönemde kesme taş kullanılarak yapılan ender mimariler arasında bulunuyor.

Zaman içerisinde zarar gören ve bazı bölümleri yıkılan yapının yine de günümüze kadar ulaşmayı başarmış olmasını uzmanlar, yapının kesme taştan inşa edilmesine bağlıyor.

Laleli Camii’nin hemen yanında bulunan han, günümüzde çarşı olarak hizmet veriyor ve ziyaretçilerini ağırlamaya devam ediyor.

Herhangi bir ücret ödemeden Lalehi Taşhan’a girebilir, içerisinde bulunan dükkanlardan alışveriş yapabilirsiniz.

Ayrıca, yapının içerisinde çok sayıda kafe hizmet veriyor. Tarihin tam orta yerine oturup, çayınızı kahvenizi keyifle içebilirsiniz.

Lalehi Taşhan’ın çok sayıda isimle anıldığı söylemiştik. Bugünlerde ise hanın girişinde yer alan tabelada ”Historical Old Bazaar” yazıyor.

Laleli semtinde, Laleli Camii’nin yanı başında konumlanan Lalehi Taşhan’a gitmek için kullanabileceğiniz pek çok toplu ulaşım aracı bulunuyor.

Eyüp Sultan Camii 1458 yılında inşa edilen bir camidir. Eyüp Sultan Camii'nin 1458 ve 1459 yılları arasında ilk yapısı t...
11/05/2021

Eyüp Sultan Camii 1458 yılında inşa edilen bir camidir. Eyüp Sultan Camii'nin 1458 ve 1459 yılları arasında ilk yapısı tamamlanmıştır. Daha sonra 1798 ve 1800 yılları arasında Eyüp Sultan Camii'nin ikinci yapısı tamamlanarak günümüzde ki görünümüne kavuşmuştur. Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u feth etmesinden yaklaşık olarak 5 sene sonra Eyüp Sultan Camii'nin yapılmasına karar verilir. Eyüp Sultan Camii'nin olduğu bölgede Eyüp Sultan türbesinin olması bu caminin ismini almasına sebep olmuştur.

Tarihte Eyüp Sultan ilk Müslümanlığı kabul eden sahabelerden biri olarak bilinmektedir. Tarihte minareleri hasar gören Eyüp Sultan Camii 3. Selim döneminde minareleri tamamen yıkılmıştır. 3. Selim döneminde minareler tekrardan inşa edilmiştir. 1823 yılında yaşanan yıldırım düşmesi doğa olayı sonucunda Eyüp Sultan Camii minareleri önemli ölçüde zarar görmüştür. Zarar gören minareler tekrardan onarılmıştır.

Beşiktaş ilçesinde Yıldız Sarayı ve Çırağan Caddesi arasında yer alan tarihi Yıldız Parkı’nın geçmişi 1600’lü yıllara da...
11/05/2021

Beşiktaş ilçesinde Yıldız Sarayı ve Çırağan Caddesi arasında yer alan tarihi Yıldız Parkı’nın geçmişi 1600’lü yıllara dayanıyor. O tarihte Kazancıoğlu Bahçesi adıyla bir aileya ait olan mülk Osmanlı padişahı 4. Murat tarafından satın alınarak kızı Kaya Sultan’a hediye edildi. Önceleri Çırağan Sarayı’nın arka bahçesi konumunda olan park 1877 yılından itibaren Yıldız Sarayı’na dahil edilerek Yıldız Parkı olarak anılmaya başlandı.

İçinde Malta köşkü ve Çadır Köşkü adı altında iki tane köşkün bulunduğu Yıldız Parkı’nı diğer parklardan ayıran en önemli özelliği her kesimden ve her bölgeden insan tarafından ziyaret ediliyor olması. Yıldız Parkı’nın içinde çay, kahve servisi yapan özel işletmelerin yanı sıra yemek yiyebileceğiniz restoranlar da bulunuyor. Oldukça büyük bir alana yayılmış olan park yürüyüş yapmak ve dinlenmek için ideal.

Galata Kulesi 528 yılında inşa edilmiş İstanbul’un Galata semtinde yer alan (Karaköy’ün üst kısmı) ve şehrin en önemli s...
11/05/2021

Galata Kulesi 528 yılında inşa edilmiş İstanbul’un Galata semtinde yer alan (Karaköy’ün üst kısmı) ve şehrin en önemli sembolleri arasında yer alan bir kuledir. Kuleden İstanbul’un sahil kesimi başta olmak üzere Haliç ve İstanbul Boğazı panoramik olarak izlenebilmektedir.

Galata Kulesi dünyanın en eski kulelerinden biri olarak kabul edilmektedir. Galata Kulesi 528 yılında Bizans İmparatoru Anastasius tarafından Fener Kulesi olarak inşa edilmiştir. 1204’deki IV.Haçlı Seferi’nde yüksek düzeyde hasar alan kule, 1348’de Cenevizliler tarafından yığma taşlar kullanılarak İsa Kulesi adıyla Galata surlarına ek olarak yeniden restore edilmiştir. Ayrıca o yıllarda kentin en yüksek binasıdır.

1445-1446 yılları arasında Galata Kulesi yükseltilmiştir. Daha sonra Türklerin eline geçmiş ve her yüzyılda bir restore edilmiş ve tamir edilmiştir. 16.yüzyıla gelindiğinde ise Kasımpaşa tersanelerinde çalışan Hristiyan savaş esirlerinin barınağı olarak kullanılmıştır. Sultan III. Murat zamanında ise burada bir rasathane kurulmuş ve bu rasathane 1579’da kapatılmıştır.

IV.Murat döneminde yani 17.yüzyılın ilk yarısında Hezarfen Ahmet Çelebi tahtadan yaptırdığı kartal kanatlarını sırtına takıp (1638) Galata Kulesi’nden Üsküdar’a uçmuştur. Avrupa’nında ilgisini çeken bu uçuş hakkında İngiltere’de Gravürler yapılmıştır. Hala daha Dünya’nın birçok yerinde bu uçuşla ilgili yazılar, maketler ve videolar bulunmaktadır.

1717 yılı itibariyle ise Galata Kulesi Yangın Gözleme kulesi olarak kullanılmıştır. III.Selim döneminde ise çıkan bir yangında kulenin yarısından fazla bir bölümü yanmıştır. Kule onarılmış ve 1831 yılında tekrar bir yangında hasar görmüştür. 1875 yılında ise Çatı Külahı devrilmiştir. 1965’te başlanıp 1967’de bitirilen son onarımla ise kulenin günümüzde ki görünümü sağlanmıştır.

Address

Merkez Mah. Halaskargazi Caddesi No:193 Kat:6 Daire: 6
Istanbul
34360

Opening Hours

Monday 08:45 - 19:00
Tuesday 08:45 - 19:00
Wednesday 08:45 - 19:00
Thursday 08:45 - 19:00
Friday 10:15 - 19:00
Saturday 08:45 - 18:00

Telephone

+902122969799

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Ayaz Travel posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Contact The Business

Send a message to Ayaz Travel:

Videos

Share

Category

Nearby travel agencies


Other Travel Agencies in Istanbul

Show All