06/06/2021
Marsis Tour olarak Karadeniz’i Yaşatmaya Başlıyoruz….
Adımızı sırtımızı yasladığımız Kaçkar sıra dağlarının en doğu zirvesi olan ve dedelerimizin adaklarını adadığı mistik, görkemli Marsis dağından alıp, …… yılından bu yana turizm taşımacılığı yaparak edindiğimiz tecrübelimizi, uzun zamandır bölgede tur organize eden tecrübeli kadrolarla birleştirip Karadeniz’imizin sadece ülkemize kalan topraklarını değil komşu ülkelere kalan mitolojide Kaf dağı olarak adlandırılan Kafkas dağlarının güzelliklerine de uzanarak gerçekleştireceğimiz gezilerimizle bu çok yeşil coğrafyada yeni bir soluk olmak için ilk adımlarımızı atıyoruz.
Gezilerimizde sosyal medyada klasikleşen ve aşına olduğunuz güzelliklerimizi değil Karadeniz’i Karadeniz yapan birçok değerimizle gezmekten öteye yaşatmayı hedefledik.
Gezilerimizde neler olacak diye sorarsanız ; İz bırakıp tarihin sayfalarına kazınan ve göç edip giden ve yurt edinen kadim halklarımızla, görkemli dağlarımızın eteklerinde yaşam alanlarımızı paylaştığımız biyolojik çeşitliliklerimizle, kuytularına saklanmış buzul göllerimizle, deli dolu akan derelerimizle, şelalelerimizle, karardı mı kapkara olan Karadeniz’imizle, bu kara sularda salınan değerlimiz hamsimizle , hırçın ,inatçı ve biraz da sert güzel insanlarımızla , atalarımızdan bizlere yadigâr kalan gelenek, görenek ,kültürel ve tarihi değerlerimizle , bilinen bilinmeyen efsanelerimizle ,fıkralarımızla , hikayelerimizle, öykülerimizle ve günümüzde devam eden yaşantımıza da her fırsat da dahil ederek dolu, dolu vakitler geçirmenizi sağlayarak yaşatıyor olacağız.
Yaşayacaklarınızı ana başlıklarını yazdık da biraz daha detay vermemiz tecrübelerimizi hissetmenizi sağlayacağını düşünerek detaylara geçiyoruz;
Bulutlara komşu, horona durmuş dağlarımızın yamaçlarında, coğrafyaya inat yaşamı var eden Kadim halklarımızın derin tarihlerini, fıkralara konu olan efsane karakterlerimizi, bu arada her an bir fıkraya konu da ola biliriz şimdiden uyaralım. Hamsinin balık olmadığını, sadece hamsi ve kara lahana ile doymayıp onları çok sevdiğimiz için bolca çeşitlendirdiğimizi, horon tepinmediğimizi, Atmacayı bir avuç kanı için vurmayıp ona nasıl sevdalı olduğumuzu, hepimizin burunlarının uzun olmadığı gibi, Karadeniz şivesiyle konuşmayıp, aslında faklı, faklı şivelerle konuştuğumuza ve hepimizin Laz olmadığına ve farlı ata dillerimizin olduğuna, bu kadar farklı kültürlerden olup nasıl kardeşçe bir birimizi kucaklayıp Horona durduğumuza tanıklık edeceksiniz.
Horona duracağız dedik ya; Öyle her vakit durmayız horona. Bizlere göre ilahi bir ses olan Tulumun, kemençenin ve akordeonun eşliğinde en kutsal ritüelimizdir horon. Bu ilahi ritüelin vaktinin geldiğini hissettiğimizde, coşkumuz o kademeye eriştiği an da yani. Ve geldiğinde de gökle (Si) toprak (Ya) arasında horonu kurup, si dedik mi göğe, ya dedik mi yerde doğru olacak kollarınız. Karatenizde hamsi ağı çeker gibi, derelerde yüzer gibi, yaylalara yürür gibi, deli Poyrazımız ve Karayelimiz gibi eserek, öyle tek başına durulmaz bu zor coğrafyada kol kola duruyor olacağız. E bir de horon vuracağımız vakitte var o anda en coşkulu yerinde kendiliğinden gelecek. Türkülerde atacağız; derdimizi, kederimizi ve neşemizi bazen fısıldayan bazen haykıran türkülerimizi. Sesimiz hiç durmayan deli rüzgârlılarımızla bazen bulut olup, duman olup, sisi olup dağlara doğru uçacak atmacalarla yoldaş olup, bezende yağmur olup hiç durmayan deli dolu akan derelerimize su olup Karadeniz’e akıp takalarla yarışacak. Sizleri de bu kardeş kucaklaşması ritüelimize gezilerimiz boyunca kısa eğitimlerle hazırlıyor olacağız.
Kâh bulutların altında, kâh içinde, kâh üstünde yaşadığımızı görünce bulutla, sisi bilirsiniz de türkülerimizdeki dumanın ne olduğunu o anı yaşarken öğreneceksiniz. Bir de bulut denizimiz var ki yaşamınızda sadece uçaklardan seyrettiğiniz bu doğa olayını, ayaklarınız toprağa basarak seyredeceksiniz. Duygusallık, romantizmin, şiir, edebiyat ve yaşam felsefesinin tavan yaptığı vakitledir bu anlar. Doğa ananın Karadeniz’e bahşettiği en güzellerden biri. Bir türkü daha yazdırabilecek bir an işte, tarifi de zor bu yüzden Karadeniz’de mutlaka yaşanmalılar listesinde tutuyoruz. Bu güzellikler bütünlüğünü anlatmak için tanrıların bu toprakları kendine ayırdığı söylenir kadim halklarımızın sözlü edebiyatını süsleyen hikayelerinde.
Sizlere sürekli Karadeniz türküleri dinletecek veya horonları oynatacak değiliz tatbikîde, bazen bulutlarla yarışırken Beethoven da iyi gidiyor, vy döne döne tırmanacağımız yollarda Metallica dan bir parçada fena olmuyor, yağmur sesiyle gayda da iyi gidiyor ne de olsa tulumla kardeş bizde severiz bu sesi, yağmurda vals , yıldızlar altında tango, deresiyle salsa ve sisler içinde halayda çekip, damat havası da yapabiliriz, sadece bizlerin kültürlerinde de olanları gösterelim de gerisi gönlünüze göre, ama doğayı rahatsız etmeden.
Anadolu’n tüm kadim halklarının yağmur duasına çıktığı vakitlerde bizlerin güneş duasına çıktığını da öğreneceksiniz hatta sizler daha yola çıkmadan dua etmeye başladık diye bilin. Yağmur için endişe etmeyin genelde haftada iki sefer yağar biri üç gün diğeri dört gün sürüyor. Ee doğa ananın bir bildiği vardır bu kadar yağmasa bu kadar yeşil olmazdık. Biz alışkınız yine mi yağmur yağıyor demeyen insanlarız. Bu yüzden bizlere yağmurun çocukları diyen romantik yazarlar var. Gelelim aklımızın 12’den sonra çalışıp çalışmadığını da bunu da yakinen öreneceksiniz. Bu konuyu yaşadığımız coğrafyayı hissetmeden, vakit geçirmeden ve görmeden kimseye anlatamıyoruz.
Tarihimizi yazmaya kalktık sayfalar yetmedi de birkaç bir şey yazmadan olmaz deyip ön bilgi olarak şunları seçtik; Gelip, geçen, tarihin sayfalarına yazılan 8 krallık, 7 İmparatorluk ve 3 devletle tarihimiz yazılanı ,yazılmayanıyla çok dan öte ; Yunan Mitolojisin de antik dünyanın sonu , Ortadoğu mitolojisindeki Kaf dağının da içinde bulunduğu Kafkas dağlarını bünyesinde bulunduran Kolhis ülkesindeki gün doğumu sarayını kuran güneş titanı Heliosun çocukları olduğumuzu söylerler, Prometeus bu gün doğumuz sarayından doğan güneşten bir tutam alıp ateş olarak insanlara verdiği de söylenir. Anka Kuşunun dünyayı taşıyan sütunlardan olan bu dağlarda yanıp küllerinden doğduğu da Altın Postu almak için gelen Argonotlar seferide anlatılır hikayelerde, efsanelerde. Bir de Amazon Kadınlarının da bu coğrafyada yaşadığı dan da bahsedilir, bunun gerçek olduğunu evlerimizde Amazon ruhu taşıyan kadınlarımızdan gayet iyi biliyoruz.
Yazılı tarihte ilk Urartu Kralı II Sarduri bahseder kitabelerinde bizim dedeleri yenemediğini anlatır, set ve çetin coğrafyadan dolayı. Meraklıysanız uzun uzun konuşuruz geldiğinizde, ama şunu söylemek isteriz ‘55 sefer etuk kuvayi milliyeye’ diyen Dursun kaptanlarımız sayesinde Atatürk’ümüzün önderliğinde Cumhuriyetimizi ilan edip ebedi olması içinde elimizden geleni esirgemeyecek ve doğadaki tüm canlıları seven coğrafyamız gibi inatçı, biraz sert güzel insanlarız. Şair ağzıyla istersen izde Nazım’ın Kuvaiyi Milliye Destanındaki Arhavili İsmail bölümüne göz ata bilirsiniz.
Biraz da yaşam alanını yapılaştığımız ve coğrafyamızı süsleyen biyolojik çeşitliğimizden bahsedelim; tür cins takson olarak hesaplamaya hesap makinesi lazım olsa da rakamlar şöyle; 4000 tür, 600 nadir tür ve 400 kadar da endemik tür zenginliğimiz var, bu nadir güzelliklerin tamamına yakını bitki türü bu yüzden çok fena ve her mevsim yeşiliz. Yeşilimizin tonu 200 üstünde diyor ressamlarımız. Bölge olarak da ülkemizdeki 5 mikro gen merkezine sahibiz. Ayrıca ülkemizdeki tek biyosfer rezerv alanına 4 Milli parka, onlarca tabiat koruma alanına ülkemiz en yüksek 4 zirvesine, en yüksek sıra dağlarına onlarca buzul gölüne, ülkemizde 1., dünyada 3. en hızlı akan deli Çoruh’a ve yüzlerce dereye, yüze yakın şelaleye ve de en çok Boz Ayı ya da sahibiz 3000 civarında, onlara ayrı bir sevgimiz var bu dağlarda birlikte yaşadığımız bilmek yaşamımıza tarifsiz bir heyecan katıyor. Doğayı sev Ayı’yı öp diye sloganımız bu yüzden var oldu. Sizlerin bu heyecanı canlı yaşayıp yaşamama isteğinden emin değiliz.
Yaşatacağımız söylemiştik ya, her bir güzelliğimizi doyasıya ve faklı yaşatacağımız ve bizler bu coğrafyada var olup yaşamaya devam etiğimiz için çok da zor olmayacağını hissetmişsinizdir diye düşünüyoruz.
Tatiliniz bitirip döndüğünüzde, bir parçanız artık Karadenizli olacak ve defalarca Karadeniz’i kucaklamaya geleceğinizden çok da eminiz bunu da ünlü inadımızla iddia ediyoruz. Gerisi yolunuz düştüğünde….
Seçeneği bol araç filomuzla , bir birinden tecrübeli , kendine şahsına münhasır ve tamamı bölge insanı olan kaptanlarımızla , Doğa ,kültür alanında birikimli ve insani ilişkileri yüksek uzun yıladır bölgede profesyonelleşen rehberlerimiz, kılavuzlarımızla, her biri dostumuz, kardeşimiz olan kendimizi misafir hissetmediğimiz konaklama tesislerimizle , bir birinden lezzetli Karadeniz yemekleriyle damaklarınızı coşturtacağımız restoranlarımızla , el emeği , göz nuru geleneksel değerlerimizi yaşatmaya çalışan esnaflarımızla , kırsal kalkındırmayı önemseyen kooperatiflerimizle sizleri samimi ve içten misafir ediyor olacağız.
Karadeniz de ve tüm Kafkaslarda; Doğa, Kültür, Trekking, Dağcılık, Foto Safari, Yaşam, Gastro, Botanik ve Okul turlarımızla, Yoga, Şifa, Yetişkin, Gençlik ve Çocuk Kamplarımızla, Sağlık, Seminer, Konferans ve Kongre turizmi hizmetlerimizle bugünden itibaren Marsis Tour yolculuğumuza başlıyor.
‘Herkesin bir Karadeniz düşü vardır’ bizlerle bu düşü gerçekleştirmeye varsanız bekliyoruz….