Türkler ‘yeryüzünün kanatsız kuşu’ atı ehlileştirdi, tüm dünyaya hediye etti ve biniciliği öğretti“
Yağız atlar, kır atlar, doru atlar kanatlı Yediden yetmişe dek, bir millet hepten atlı”
Türklerin binicilikteki ustalıklarını, yabancılar eserlerinde belirtmişlerdir. Atı kendi emrine almış ve kendi ahlâk ve tabiatını ata anlatmıştır. Çıplak, çullu ve eğerli ata binerler, a
tla giderken eğeri çözerler ve atarlar, yine attan inmeden eğeri alıp yerleştirirler. Atın üstünde dört nala koşarken ayağa kalkarlar, atın boynundan ve karnından geçerler. Arka kısım üzerinde “dönüş” denilen hareketi yaparlar. Bu hareket, atı süratli koştururken şaha kaldırıp amud vaziyeti aldıktan sonra arka ayakları üzerinde döndürmektir. Bu ve bunun gibi şimdi sirklerde bile görülmeyen cambazlıkları, at üzerinde maharetli şekilde yapmaktaydılar. Eski Türk kumandan ve hükümdarlarının her birinin spora karşı ilgileri fazlaydı. Osmanlı Türk Hükümdarlarından Orhan Bey, Yıldırım Beyazıt, Çelebi Mehmet, Fâtih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim, II. Murat binicilikte meşhur idiler. Eski paşalardan Tayyar Mehmet Paşa, binicilikte ve çabuk bir şekilde eşkiyayı bastırmaktaki süratinden dolayı “Tayyar” ismini hakkıyle kazanmıştır. Viyana’dan Bağdat’a kadar olan anayurtta bir baştan bir başa at üstünde dolaşan, haftalarca yorulmadan at koşturanların, bir baştan diğer başa emir, ferman götüren ulakların, posta götüren postacıların (tatarların) binicilik kudretleri akıllara hayret verir, menzilden menzile hayvan değiştirir, at yorulur, binici yorulmaz; at çatlar, binici başka bir atla yoluna devam eder. Buna ancak Türkler dayanır. Alman kalelerinin kapılarının üstüne “Allah bizi ateşten, sudan, Türkten korusun” duasını yazdırmaya mecbur eden kuvvet, Türk binicisinin akınlarıdır. Fâtih, İstanbul’u muhasara ettiği esnada Ortaköy sahilinde deniz muharebesini seyrederken atını denize sürmüştür. Fâtih İstanbul’u fethedince Saraçhane başından Fâtih meydanına kadar olan sahada “At pazarı” yaptırmış, binicilikle ilgili, akla gelebilen ne kadar esnaf ve sanat sahibi varsa hepsini, bu sahayı çeviren binalara toplamıştır. Atları Üsküdar’dan İstanbul’a denizden geçirmek için, at kayıkları icat etmişlerdi. Osmanlı Türklerinin ata ait her binit takımı, kendileri tarafından birçok tecrübeler neticesi icat edilmiştir. Hâlâ binicilikte kullanılan binit takımları, eskisi gibi olup yeni bir şey ilâve etmeye gerek kalmamıştır. Binit takımı ile ilgili: “Eğer, Gem, Yular, Nal, Gerdanlık (Nazarlık), Terki Heybesi, Yem Torbası, Kamçı, Köstek, Okluk” gibi maddi kültür unsuru özellikleri ihtiva etmektedir. Avrupalılar insan kafatasındaki bir kemiğe Türk eğerine çok benzediği için “Sella Turcia” ismini vermişlerdir. Bu isim hâlâ tıp literatüründe yer almaktadır.