28/03/2024
AB-I HAYAT NİL NEHRİ VE MISIR
1922 senesinde İngilizlerin egemenliğinden kurtulup bağımsızlığını ilan eden Mısır; Enver Sedat’dan Hüsnü Mübarek’e, Müslüman Kardeşler’in lideri Mursi’den günümüz Cumhurbaşkanı Sisi‘ye uzanan darbeler ve suikastlerle anılan çalkantılı bir siyasi tarihe sahiptir.
Bir milyon m2 yüzölçümlü topraklarının çoğu çöl olan ülke yaklaşık 100 milyon nüfusa sahiptir. Nil nehri ülkeye hayat veren tek su kaynağıdır. Nil nehrinin iki yanı yemyeşilken bir karış ötesindeki tek bir otun bile bitmediği upuzun çöl tepeleri ölümle yaşamı gözler önüne seren, gören gözler hisseden kalpler için ibret alınacak bir görseldir. Kapımızdaki iklim krizinin bir sonraki aşamada oluşabilecek ürkünç tablosunu gözler önüne serilmektedir. Nil nehrinin yerleşim yerlerinin içlerine girdiği yan kollarda oluşmuş çöp adacıklarına gözlerimle şahit olduktan sonra Mısır halkının bundan bir ders çıkardığını maalesef söyleyemeyeceğim…
Üstelik tarihi Antik Mısıra kadar dayanan kadim bir medeniyetten , bu topraklardan geçen onca kavimden günümüze uzanan bir geleneğe, bir kültüre, bir medeniyete tanık olmayı beklerken bende oluşan hayal kırıklığından söz etmeden geçemeyeceğim. Özellikle Kahire’nin pisliği, şehirlerin ve insanların pejmürdeliği, fakirliği, dilenmenin yaygın bir hal alması beni hem üzdü hem düşündürdü, neden sorusuna hala cevap arıyorum.
Kahire’nin içinde yaygın olarak yer alan, adına ‘’Ölüler Şehri’’ denen ölümden sonra tekrardan dirileceklerine inanan soylu, zengin, nüfuzlu, seçkin insanların evi andıran mezarlarının bulunduğu bu tarihi mezarlıklarda dar gelirli insanlar derme çatma gecekonduvari yapılarda, mezar bekçiliği karşılığında karın tokluğuna, ölülerle kucak kucağa bir yaşam mücadelesi veriyorlar.
Mısır’da azınlık nüfusu oluşturan hristiyanlara Koptiler veya Kıptiler denmektedir. Toplam nüfusun büyük bir çoğunluğunu oluşturan Etnik Mısırlıların yanısıra etnik azınlıklar olarak Abazalar, Türkler, Yunanlar, Bedevi Arap kabileleri, Siwa vahasının Berberî konuşan Siwiler ve Nil boyunca kümelenmiş Nubian toplulukları da bulunmaktadır. Müslümanlarda evli olmayan kadınlar renkli kıyafetler giyerken evlilik sonrasında siyahlara bürünmektedirler.
Ülkemizde adından öyle ya da böyle sıkça bahsedilen Mısır’ın eski Genelkurmaybaşkanı, bugünün Cumhurbaşkanı Abdülfettah el Sisi çölde pandemi sonrası ‘’kendi ürününü kendin yetiştir’’ sloganıyla kendilerine yeten ve hatta ihracatı hedefleyen gıpta edilecek bir toprak reformu projesi yürütmektedirler. İşsiz gençleri tarla yakınlarına kurdukları KöyKent’lerde istihdam ederek tahıl yetiştirmektedirler. Nil kıyılarında yetiştirdikleri dünyanın en uzun lifli pamuğuyla tekstil sektöründe ses getirmekte, muz, guava, mango, hurma plantasyonlarından elde ettikleri gelirlerle ülke ekonomisine turizmin yanısıra katkıda bulunmaktadırlar.
Mısır’ın turistik bir ülke olmasından kaynaklı, turistlerin ilgi gösterdiği, aynı İstanbul’daki Kapalıçarşı benzeri bir çarşı olan Kahire’nin Khan el Khallili Çarşısı otantik hediyeliklerin satıldığı ışıl ışıl dükkanlarıyla, minik kahvehaneleri ve esnaf lokantalarıyla hayli gösterişli. Bu çarşıda mutlaka görülmesi gereken bir yer de 1700’lü yıllardan bu yana kuşaktan kuşağa işletilegelmiş, Memluklulardan kalma El Fishawi Kahvesi. Müdavimleri zamanın entellektüelleri arasında yer alan Kahire Üniversitesinde dersler vermiş Mehmet Akif Ersoy’un, Nobel ödüllü Mısır’lı yazar Necib Mahfuz’un, Kral Faruk’un müdavimi olduğu kahvenin duvarları bu şahsiyetlerin fotoğrafları ve yine eski zamanı yansıtan retro büyük aynalarla kaplı. Necip Mahfuz’un yazılarını yazdığı kendine ait bir odasının da bulunduğu kahvede zamanın siyasi kararlarının da alındığı söylentiler arasında. O zaman ne yapıyoruz, çarşının sokaklarında kaybolup yorulduktan sonra bir yorgunluk kahvesi, ya da nane çayını El Fishawi’de içiyoruz. Ve eğer karnımız acıktıysa yine aynı çarşının içinde yer alan otantik Mısır mutfağıyla ünlü Necip Mahfuz’un da müşterileri arasında bulunduğu Naguib Mahfouz Coffee Shop (Operated by Oberoi Hotels) Lokantasında midelerimizi şenlendiriyoruz.
Ya siz parfümüm anavatanının Fransa değil de Mısır olduğunu biliyor musunuz? Ben bilmiyordum, Mısırın Nil deltasında yetişen çiçeklerden, ağaçlardan elde edilen esansların nektar olarak Fransa’ya ihraç edilip parfüme dönüştürüldüğünü burada öğrendim. Hepimizin kullandığı markaların burada farklı bir ismi var tabii. Hugo Boss’un Tut-Ankh Amon, Channel’in Five Secrets, Amor Amor’un Nefertity, Pacoroban’ın Ramsis 2 olarak adlandırıldığı gibi. Egypt Parfume dükkanları sizleri bekliyor.
‘’Sana dün bir tepeden baktım ey aziz Kahire’’ demek istiyorsak, Kahire’yi kuşbakışı gören Citadel el Salah bölgesinde bulunan Kahire Kalesinin içindeki Mısır’ın ünlü Alabastar mermerinden yapılmış, içi çok güzel işlemelerle bezeli, Kavalalı Mehmet Halil Paşa tarafından 1830 yılında yaptırılmış devasa Muhammed Ali Camii de mutlaka görülmeli.
Mısır için muhteşem Piramitler ve Tapınakları başka bir başlıkta anlatmak isterken; Firavunların göz kamaştıran hazinelerinin ve mumyalarının sergilendiği Kahire Müzesi, müthiş Papirüslerin bulunduğu Papirüs Enstitüleri, Nil nehri üzerinde seyreden turistik gezen oteller olarak tanımlayabileceğimiz Cruise’ları ve Felluka diye adlandırılan yelkenlileri, ağaçların üzerine tünemiş Antik Mısır’ın kutsal sayılan bembeyaz İbis kuşları, erkeklerin giydiği Gallabia denen uzun elbiseleri, trafik lambası olmadığı için sürekli kornayla kendine yol açan ve geçiş üstünlüğü kazanan araçları Mısır denince ilk aklıma gelecek olanlardan diyebilirim.
Arzu Özkaner ÖZKUŞ